25.Bölüm:"Persephone"

45.2K 3.1K 161
                                    

Bu bölümün kısa olduğunun farkındayım fakat inanılmaz derecede bir kol ağrım var. Bu yüzden uzun tutamadım, yarına veya bir sonraki güne kesinlikle upuzun bir bölümle döneceğim. İyi okumalar, seviliyorsunuz.

Ask.fm; standros
İnstagram:sstandros

❄️

Jane'i tehditkâr bir şekilde kısılan, mavi gözlerinin hedefi bendim. Sert bir şekilde yutkunduğunu ve gözlerinin sadece birkaç saniyeliğine buğulandığını gördüm. Yumruk yapmaktan beyazlamış parmak boğumları, sürekli olan titreyen dudaklarıyla birlikte oldukça öfkeli ve kırgın gözüküyordu.

Ben ise, ona inat bir şekilde hâlâ Poseidon'un kucağındaydım. Ne o, beni indirmek için çaba da bulunmuştu ne de ben, ondan ayrılabilmiştim. Bir bütünün iki parçası misali birbirimize karışmıştık.

"Afrodit, sizi bulmam için gönderdi. Gördüğüm kadarıyla, bulunmayı pek düşünmüyorsunuz."dedi, kırgınlığın tonlarına bulanmış sesiyle.

"Doğru düşünmüşsün."dedim, meydan okurcasına gülümseyerek.

"Hah, senin için üzülüyorum."dediğinde Poseidon'un üzerinden kalktım ve bakışlarını umursamadan Jane'e doğru ilerledim.

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Seni sevdiğini mi düşünüyorsun? O sadece Persephone'ye karşı bir şeyler hissetti. Seni öperken bile onun hayalini kuruyor. Ben, ona izin verecek kadar âşığım fakat sende gurur adına hiçbir şey kalmamış."dedi, gülümseyerek.

Bir an damarlarımda akanın kan değil, yangın olduğuna karar verdim. Sanki tam kalbime, cehennem ateşiyle dövülmüş bir hançer isabet etti.

"Kes sesini. Bunları konuşmak, sana kalmadı. Sana karşı bir şey hissetmediğimi ve hissedemeyeceğimi biliyordun. Bunu kabul ederek benimle birlikte oldun!"diye bağırdı, Poseidon.

Onu daha önce hiç bu kadar öfkeli görmemiştim. Persephone adını duyduğundan beri gözlerinin mavisi, siyahlara erişmişti. Çene kasları seğiriyor, damarları her geçen saniye şişiyordu.

"Yalan mı? Hâlâ onu seviyorsun. Onu asla unutamayacaksın!"

Ben burada değilmişim gibi konuşmaları fazlasıyla sinirimi bozuyordu. Birkaç dakika kadar öncesine öpüştüğüm kişi hakkında ki gerçekleri öğrenmek bir yana, kandırılmış gibi hissediyordum. Daha fazla bu konuşmayı dinlemek, kendime acı çektirmek istemiyordum.

"İkinizi de dinlemek istemiyorum. Buraya ne için geldiysen, görevini yerine getir."dedim, Jane'e sert bir sesle. İkisi de ses tonum karşısında afallamıştı. Jane, omzunu silkti ve odaya yoğun bir ışık hâkim oldu.

Gözlerimi kapattığım an bir damla yaş, yanaklarıma doğru süzüldü. Elimin tersiyle yaşı sildim ve ışık kümesinin yoğunluğu azalmaya başlayınca gözlerimi açtım. Olimpos'un bahçesindeydik, hava kararmıştı.

Bize bakan kişileri bir saniye olsun umursamadan Artemis'in tapınağına doğru ilerlemeye başladım. Evet, üzerim kan içindeydi ve çoğu yerim yırtılmıştı. Ayrıca elimde ki kılıcın ucunda da Medusa'nın kafası vardı, neden bunu fısıldayarak konuşuyorlardı ki? Gerçekler zaten ortadaydı.

"Nora,"diye bağırdı Poseidon, arkamdan.

Onun söylediğinin aksine ben, ergen değildim ki oldukça olgun bir karakterimin olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden güçlükle içten bir gülümseme yerleştirdim yüzüme ve ona doğru döndüm. Acısı dinmiş gibi gözüküyordu.

"Bak, olanlar hakkında-"diye başladığı an parmaklarımı, dudaklarıyla buluşturup onu susturdum

"Hiçbir açıklama yapmana gerek yok. Olur böyle şeyler,doğaldır."dedim, güçlükle. Tanrılar aşkına, kurduğum cümle saçmalığın somutlaşmış haliydi. Herkesle öpüşen, bunu doğal gören birisi değildim ki ben.

İşte bu yüzden, üzülmem yasaklanmalıydı. Üzüntü, beyin fonksiyonlarımın işlevlerini yitirmesine sebep oluyordu.

Poseidon, kaşlarını çattı ve bana onaylamayan bir bakış attı. "Nora, beni yanlış anlamanı istemiyorum."

Ah, devamı ne olacaktı? Beni yanlış anlamanı istemiyorum, öylesine bir öpücüktü? Aramızda bir şey olması mümkün değil çünkü ben hâlâ Persephone'ye âşığım. Onu düşünerek seni öptüğüm için üzgünüm.

Hayır, bunu duymak istemiyordum.

"Sorun değil, gerçekten. Artemis'le konuşmam ve Medusa'nın başını Zeus'a teslim etmem lazım."dediğimde beni kafasıyla onayladı ve gitmeme izin verdi.

Dudaklarının tadı, hâlâ dudaklarımda ve tenimdeydi. Fakat kalbim, o tada nazaran daha acı bir tada maruz kalmıştı.

-

12 Olimposlu tam karşımda dikiliyordu, Artemis dışında. Artemis'in birkaç işi olduğu söylenmişti ve bu, fazlasıyla garibime gitmişti. Normalde beni asla böyle bırakmazdı, bir şeyler olduğu barizdi.

"Medusa'nın kafasını uzat."dedi, Zeus.

Saçlarında ki ölü yılanları, avuçlarımın arasına aldım ve çekiştirerek kafasını, kılıçtan ayırdım. Kılıç, kolye şekline büründü. Kafayı, Zeus'a uzatırken Hades engel oldu.

"Ölüler, ölü kalmalıdır."dedikten sonra hızlıca kafayı aldı ve ortadan siyah bir sis bulutuyla kaldırdı.

"Ne yaptığını sanıyorsun?"diye bağırdı, Athena ve Zeus.

"Ölüler, bana ait."dedi, Hades bariton sesiyle birlikte.

"Bana ait görev sonlandı. İzninizle,"dedim ve Zeus'a doğru baktım. Çekilebilirsin anlamında bir işaret yapınca kapıya yöneldim.

Kapı, ani bir şekilde açıldı ve yüzüm, bir savaşçının göğsüne tosladı.

"Tanrılarım ve tanrıçalarım, Artemis kaçırıldı!"

Son Tanrıça|BİTTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin