Yaklaşık bir haftadır uykusuzum. Sabah kalkıp, gece yattığım ana kadar neredeyse aralıksız bir şekilde ders çalışıyorum. Bir hatam varsa, affedin. Elimden geldiği kadarıyla hikayelerim ile ilgilenmeye çalışıyorum. Üniversiteye hazırlanıyorum, bu sene çok önemli fakat buna rağmen ikinci önceliğime, okuyucularımı bekletmemeyi koyuyorum. Umarım, sizi mutlu edebiliyorumdur.
Herkes, hikayenin yeni halini sevecek diye bir şey yok. Çoğu kişi hayal kırıklığına uğramış olabilir fakat beni de anlayın. Eski hikayede aşk ile ilgili duygular ve savaş bölümleri, çok hızlı gelişti. Hoşlanmadığım konuşmalar, binlerce kez düzenlememe rağmen içime sinmeyen bölümler ve bir avuç dolusu yazım yanlışım vardı. Hayal kırıklığına uğradığınız için üzgünüm ama elimden gelen ancak bu kadar. Bir yazar değilim, sadece hayal dünyamı sizinle paylaşıyorum.
Multimedya Athena, iyi okumalar.
Ask.fm:standros
-
Saçlarımı sıkıca topladıktan sonra Poseidon'un bana verdiği siyah taytı ve sporcu atletini üzerime geçirdim. Soyunma odasının dolabına doğru ilerledim ve lacivert bandajları alıp, elimi sarmaya başladım. Dövüşeceğimizi söylemişti fakat ben,dövüşmenin aksine dayak yiyecek gibi gözüküyordum.
Sonunda hazırlanmam bittiğinde derince bir nefes alıp, dövüş salonuna giriş yaptım. Bu salon, Olimpos'ta yaşayan özel kişilerin eğitilmesi adına oluşturulmuştu. Tanrı ve Tanrıça çocukları, savaşçılar ve bazı avcılar, burada eğitim görüyordular. Oldukça geniş bir yerdi, kapalı alan olmasına rağmen tavan ile zemin arasında 50 metreden fazla bir mesafe vardı. Alan, iki bahçe büyüklüğündeydi. Kırmızı şeritler ile ayrılmıştı. Bazılarında kum torbası varken, bazılarında mankenler vardı. Tam ortada ring vardı, umarım orada dövüşmezdik.
Poseidon, bol bir altlık giyinmişti. Üzerinde benim aksime, hiçbir şey yoktu. En yetenekli ressamların bile çizmekte zorlanacağı bir vücudu vardı. Çıkık köprücük kemikleri, geniş omuzları ve bronz teni bile nefesimin kesilmesi için yeterliydi. Kumrala yakın saçlarının tutamları, alnına doğru düşmüştü. Sağ duvarda ki büyük pencereden yansıyan güneş ışıklarının etkisiyle kirpiklerinin gölgesi, elmacık kemiklerinin üzerine yansımıştı. İlahi bir görüntüsü vardı, âşık olmak için yaratılmış gibiydi.
''Sonunda gelebildin, başlamadan önce konuşmamız gerekiyor.''dedi ciddi bir ses tonuyla. Gözleri, boş bir bedenin aynası gibi bakarken kollarını, göğsünün üzerinde birleştirmişti. Konuşmanın pek hoşuma gitmeyeceği barizdi.
''Dinliyorum,''dedim bıkkınlıkla.
''Zeus, seni istemiyor ve sana güvenmiyor. Onun tahtı için tehlike oluşturduğunu düşünüyor ki güçlerini göze alırsak, haklı. Sana şimdilik bir şans vermiş olabilir fakat yapacağın en ufak bir hatada, ölmeni sağlar.''
''Beni öldüremez.''dedim kararlı bir sesle birlikte. Bu, bir bakıma doğruydu. Bir başkasının ellerinde ölüp, zaferi olarak tarihe geçmektense kendi ellerimle ölüp, onurlu bir şekilde anılırım.
''Hepimizden güçlü olduğunu farkındayım ama o, Zeus. Binlerce kişilik bir orduyu, karşına dizebilir. Bizden başka Tanrı ve Tanrıçalar da var. O yüzden şimdilik gözüne batmamaya çalış.''
''O nasıl olacak? Adam, benden nefret etmeyi hobi haline getirmiş gibi davranıyor.''
''İlk önce Jane'e kafa tutmamakla başla. O , Ares ve Afrodit'in kızı. Ayrıca fazlasıyla saygın bir konumda olan bir Tanrıça,''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Tanrıça|BİTTİ
FantasiTanrıça Serisi-1, devamı Buzdan Cehennem'de. Avcı ve element kullanıcıları olmak üzere ikiye ayrılıyorduk. Ben ikisine de dahil olamıyordum çünkü avcıların aksine bir element kullanabiliyordum ; Ruh. Element kullanıcılarına dahil olamayacak kadar h...