48.Bölüm:''Final 1''

34K 2.2K 57
                                    

Diğer hikâyelerim için:standros2

Bende dahil olmak üzere YGS'ye girecek herkese başarılar dilerim.

-




Ruhumun penceresini açık bırakmıştım ve evrenin rüzgârı, içeriye doluşmuştu. Gücü karşısında titrememek elde değildi. Şimdiye kadar binlerce mutluluk yaşamış, yüzlercesine tanık olmuştum. Fakat  hissettiğim şeyin yanından hiç birisi geçemezdi. Bulutların üzerinde yaşamak, gökkuşağıyla dans etmek gibiydi. Ruhlarında ki acıyı, hüznü, mutluluğu, ihtirası ve çok daha fazlasını hissedebiliyordum. Bu hisler, beni tatmin ediyordu. Daha fazlasına ihtiyaç duyuyordum, tüm ruhların özüne ulaşmak adına derin hislerim vardı.

Kendi gökyüzüme ulaştığımı hissettim.

Dünya, bedenimin etrafında dönüyordu. Evrenin merkezinde olduğumu iliklerime kadar hissediyordum. Ruhumda çığır açan doyumsuzluk seviyesi, bir şeylerin yanlış gittiğinin habercisiydi. Feryatlar, gökyüzüne doğru yükselirken kendimi durdurmak adına hiçbir girişimde bulunamadım. İçinde kaybolduğum durum, hazzın en doruk noktasıydı.

Saniyeler, dakikaları kovalarken kalbimde hissettiğim yumruk büyüklüğünde ki acıyla olduğum yerden doğruldum. Bu acı, fiziksel olmaktan çok uzaktı. ''Kendini durdur, her şeyi yok ediyorsun!'' Binlerce ses, kafamın içinde bozuk bir plak gibi yankılandı. Benliğimden kalan son parça, bunu onaylasa da içimde ki başka bir şey daha baskın geliyordu. ''Yeryüzünde ki her bir ruhun özünü öldürüyorsun. İnsanların çoğu çoktan yaşamını kaybetti, Tanrılar direniyorlar. Ondan sonra sıra bitkilere geçecek, Dünya yok olacak ve emebileceğin başka bir ruh olamayacağı için sonunda kendini yok edeceksin.''diye bağırdı, Rhea.

Benliğim, iki ayrı parçaya bölünmüştü. Bir tanesi tüm olanlardan zevk alırken, diğeri bunun yanlış olduğunu haykırıyordu. Bu, artık başkalarına karşı değil kendime karşı yaptığım bir savaştı. İki parçaya ayrılmış benliğimi, bir bütün hâline getirmeye çalışıyordum ve bunu yaparken binlerce insanı katlediyordum. Bir şeyler yapmam gerekiyordu ve yapmam gereken şeyi ilk defa bilmiyordum. İç sesim, beni terk etmiş gibiydi.

'Bundan sonrasında yalnızsın, kaderine yeterince müdahale ettim. Kendinle olan savaşında başarılar.'dedi, Rhea. Sesimin yükselmeyeceğini bile bile binlerce kez beni bırakmaması adına haykırdım. Sesim, düz bir duvara çarpıp bana geri dönmüştü. Işık hızıyla hareket eden enerjiler dışında hiçbir şey göremiyordum, odaklanmam gerekiyordu.


'Tüm bunların bitmesini diliyorum,'diye tekrar ettim içimden. Tüm kalbimle söylediğime emindim, eskisi kadar açlık hissetmiyordum fakat hiçbir şey olmuyordu. İstemediğim halde binlerce ruh hâlâ bana doğru çekiliyordu. Kalbimi tekmelemeye başlayan his, gittikçe şiddetlendi. Son noktama kadar ulaşmıştım, ruhumun doruk kısmındaydım. Dakikalar sonra çaresiz yakarışlarım havada asılı kaldı ve Dünya, sadece benim için dönmeye başladı. Gözümün önünde ki ışık kümeleri, yıldızsız bir gökyüzünün katran siyahına boyandı. Dizlerim titrerken bedenim, soluk renkte ki betonun üzerine düştü. Ruhum tükenmişti, bedensel olarak hissettiğim tek şey acıydı. Buğulanan bakışlarımla birlikte etrafı inceledim. Kimse yoktu, en ufak bir yaşam belirtisi bile taşımıyordu.

Hayır, diye geçirdim içimden. Bunu yapmış olamazdım, sarsılan bedenimle güçlükle ayağa kalktım ve ses tellerimi kanatırcasına çığlık attım. Çığlığım, binlerce kez boşlukta yankılandı. Gökyüzü saydam renkteydi fakat ne Güneş vardı ne de bulutlar. Toprak ve ağaçlar yok olmuştu, yerini gri betona bırakmışlardı. En ufak bir canlı enerjisi bile hissedemiyordum, paralel bir evrene atılmış gibiydim.

Son Tanrıça|BİTTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin