Merhabalar, nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Hepinize iyi okumalar diliyorum, yorumlarınız için teşekkürler. :D
Ask.fm:standros
-
Tam karşımızda duran yılanlara doğru baktım. Bir düzen içerisine girmiştiler, bir şeyi sakladıkları barizdi. Mümkünmüş gibi Poseidon'a daha fazla yanaştım, yılanların hedefi bizdik. Doğru yerde olmak, hiç bu kadar korkutucu olmamıştı. Yılanlar, ortadan ikiye ayrıldı ve korudukları kişi, gölgelerin arasından sıyrılıp karşımıza ulaştı. Kronos, nefret dolu bakışlarıyla tam karşımızda duruyordu.
"Seni özledim, küçük."dedikten sonra bir adım ilerledi. Poseidon, onun ilerlemesiyle birlikte beni arkasına aldı.
"Geri çekil."dedi, sert bir sesle.
Kronos'un alaycı kahkahası, mağaranın duvarlarında yankılandı. "Burada öleceksin. Nora'nın tek kurtuluşu ben olacağım, yenilginizi izlemek için buradayım."dedikten sonra siyah bir sis bulutuyla birlikte önümüzden kayboldu.
"Nora, her ne olursa olsun ona teslim olma."
İçimde bir şeylerin düğümlendiğini hissettim. Bunun düşüncesi bile korkunçtu. Benim yüzümden, ona bir şey olursa kendimi asla affedemezdim.
"Böyle konuşma."dedim, gözlerimi tavana doğru odaklayıp. Biliyordum ki ona bakarsam tüm duygularım, gözlerime yansıyacaktı.
İç sesiminizin duyulmamasının bir sebebi olmalıydı. Bu yüzden duyguların, kişiye özel kalması gerektiğine inanırdım. Gerçekliği itiraf edecek kadar cesaret sahibi olanlara bir sözüm yoktu tabi.
"Nora, bunlar başımıza gelebilecek şeyler. Savaştayız, kayıplarımız olacak."dedi, düz bir sesle.
Kayıpların olacağını biliyordum ama sevdiğim kişileri kaybetmek istemiyordum.
"Konuyu kapatalım."dedim ve yüzümü ona doğru çevirdim. Anlayışla başını salladıktan sonra tam önüme geldi.
Önüme düşen saç tutamlarımı, geriye doğru ittirdi ve uzun parmaklarıyla, çenemi kavradı. Parmakları, tenime sert bir baskı uygulamasa da dokunduğu yerler karıncalanıyordu. Gözlerimi, yüzüne taraf çevirdim. Kor kızılı dudakları düz bir çizgi hâlini almıştı. Katran siyahı kirpiklerinin çevrelediği, okyanus mavisi gözleri, özelliğine fazlasıyla tezattı. Okyanuslar, yangının başlangıç yeri olamazdı.
Baş parmağı, yanağımın üzerinde gezinirken yüzüme çarpan ılık nefesi, tenimi kızıl bir renge boyadı. Parmaklarım, hızla inip çarpan göğsünün üzerinde durdu. Alnını, alnıma yasladığında nefeslerimiz birbirine karışmaya başlamıştı. Yakınlığımızın etkisiyle gözlerimi kapattım, kirpiklerimiz birbirlerine kenetlenmiş bir şekildeydi. Mesafelere meydan okuyacak kadar yakın iki beden fakat bir türlü birbirine ulaşamayan iki ruhtuk.
"İçeride yanımdan ayrılma. Benim için kendini tehlikeye atma."
"Sen benim için atmışken, benden nasıl bunu beklersin?"diye sordum, sitemkâr bir sesle.
"Bir değiliz. Sen acemisin, küçük ışık parçası."dedi, alaycı bir ses tonuyla. Gözlerim kapalı olsa da gülümsediğini, iliklerime kadar hissedebiliyordum.
"Bir değiliz ve bende acemi değilim."
Mağaranın zemini sallanmaya başladığında birbirimizden ayrıldık. Altta ki zemin, çatlayarak ayrılmaya başlamıştı. Poseidon, beni kolumdan sıkıca tuttuktan sonra ilerlemeye devam ettik. İkimizinde bir elinde hançerler vardı, hazır bir şekilde bekliyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Tanrıça|BİTTİ
FantasyTanrıça Serisi-1, devamı Buzdan Cehennem'de. Avcı ve element kullanıcıları olmak üzere ikiye ayrılıyorduk. Ben ikisine de dahil olamıyordum çünkü avcıların aksine bir element kullanabiliyordum ; Ruh. Element kullanıcılarına dahil olamayacak kadar h...