41.Bölüm:''Geçmişin Gölgeleri''

36.3K 2.6K 194
                                    

Bugün farklı bir başlangıç yapacağım, helö!

Birazcık mutlu günümde olabilirim, sevdiğim yazarın iki kitabını aldım fakat son kitabının çevrilmemiş olduğunu görünce yıkıma uğradığımı söylemeden geçemeyeceğim. Çoğunuzun karne aldığını tahmin ediyorum, karneler nasıl? -kendisinimeraklıakrabalargibihissetti-

Geçelim diğer bir konuya. Bu hesabımdan gideceğimi söylemiştim, yeni hikayelerimi yayınlayacağım hesap standros2 olacak. Bu hikayelerim çok daha özenli olacak, yani öyle inanıyorum.

-








Bazı yaşanmışlıklar ve yaşanacaklar, miladınız olurdu. Yaşamınız, öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayrılırdı. Tam olarak o noktadaydım fakat ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Mutlu olmalıydım ama ben, korkuyla dolmuştum. Savaşın ortasındaydık, kendimden önce sevdiklerimi korumak önceliğim olacaktı. Fakat işler değişmişti, öncelikler gibi. Ne yapacağımı bilmiyordum, düşüncelerim kısır bir döngüye sıkışmış gibiydi. Göğsüme bir ağrılık çökmüştü, önlemimizi almıştık. Bu imkânsızdı.


Poseidon, şaşkın bakışlarla Rhea'yı süzdü. "İmkânsız, gerekli önlemleri aldım."


"Kronos'la ilgili olabilir mi?"diye sordum, korkarak.


"Kronos, birlikte olduğunuzu duysaydı ilk işi savaşı erkenden başlatmak olurdu. Öğrenmenin bir yolu var, Kirke'yi buraya çağıralım. Sen, onun tanrıçasısın. Sana itaat etmek zorunda,"


Poseidon'la birbirimize baktık. Onay verircesine kafasını salladığında savaşçılardan Kirke'yi çağırmalarını istedim. "Burada ki malzemeleri görmesin, başka bir salona geçelim."dedi, Rhea.


"Önce üzerimi değiştirsem daha iyi olur,"


"Burayı yeniden yaratıyoruz ama istersen 2. Koridorun solunda ki odada kıyafetler var, onları kullanabilirsin."


"Teşekkür ederim."dedim ve odadan çıkarak ikinci koridora doğru yol aldım. Benim ardımdan kapı tekrar açıldı, Poseidon'un bana eşlik ettiğini biliyordum. Bu konu hakkında konuşmaya hazır değildim, dikkatimi dağıtacak şeyler düşünmeye çalıştım. Gözlerimi gümüşi renkte ki parlak duvarlara diktim, duvarlara işlenmiş motifleri dikkatle inceledim. Poseidon, hemen yanımdan yürüyordu.

Gözlerini, tenimin sınırlarında hissedebiliyordum.

"Şimdi de görünmemezlik oyunu mu oynayacağız?"dedi, kırgın bir sesle. Ona doğru döndüm, kaşları çatılmıştı.


"Oyun oynamıyoruz.''dedim, inandırıcı olmaya çalışarak.


''Nora, benden kaçtığının farkındayım. Şimdi, bana sebebini söylemeye ne dersin?''


Sırtımı, duvara doğru yasladım. Gözlerimi bir süre ondan kaçırmaya çalışsam da başarısız oldum. Hâlâ merakla anlatacaklarımı bekliyordu. ''Senden kaçmıyordum, kendimden kaçıyorum. Bebeği istiyorum Poseidon ama şimdi değil. Ne yapacağımı bile bilmiyorum,''dediğimde parmaklarını, saçlarımın tutamlarının arasında gezdirdi.


''Küçük tanrıça, bende hazır değildim fakat oldu. Kaç kez baba olduğumu hatırlamama rağmen bu çocuğun haberi, benim ilkimmiş gibiydi. Senden gelen her şeyi kabul ederim ben, sende et.''


Dudaklarım, bana ihanet ederek mutlulukla kıvrıldılar. Bir bebek beklemiyordum daha önce bu konuda düşünmemiştim bile. Her zaman ki gibi hayat, beni beklemediğim yerden vurmuştu. Geleni kabul etmem ve onu sonuna kadar korumam gerekiyordu. ''Üstesinden gelebilecek miyiz dersin?''


Son Tanrıça|BİTTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin