Düğün akşamı ve gecesi uyku tutmuyor beni. Sık sık yatağımdan kalkıp pencereye yaklaşıp ona bakıyorum. Kulübe karanlık ve hiçbir hareket belirtisi yok. Demek ki çok yorgun ve hemen dinlenmeye geçmiş. Durum keşke benim için de onunki kadar basit olsaydı. Ona karşı anlaşılmaz hisler beliriyor varlığımda. Eğer o da bana benzer duygular içindeyse nefretgili olabiliriz. Bunu düşünmek bile beni oldukça sarsıyor. Bu düşüncelerin etkisinde zihnimde bir noktadan diğerine atlıyorum. Geçmiş,bugün ve gelecek iç içe. Ardımda bıraktığım kötü dünyayı anımsıyorum önce. Kalbim nasıl da çarpmıştı o nefretlik için ama o beni hep oyalamış ve bu sırada sinsi planlarını örmüş zehirli bir tarantula misali. Madem beni sevmiyordun neden bana özelmişim gibi hissettirip de beni oyaladın? Acımın daha derin olması için iyice sana bağlanmamı beklemiş gibisin de bunun sana ne karı oldu? Asıl planlarının figüranı yaptığın beni hiç düşünmedin mi? Canın istediğinde söylediğin o tatlı sözler meğer ne kadar pislikmiş! Diğerlerinin yanı sıra en çok senden kaçıp sığındım bu ülkeye. Bilinen dünyayı reddetmesi kolay da içindeki sevmek diyarına söz geçmiyor asıl! Nasıl da ağıtlar yakıp yas tuttum hafife alınan halime! Yalnızlığın gücünü seçtim sonra ama o da çok can yakıcı. Hep kendinle konuşuyorsun, kendinle dertleşiyorsun ve bir gün geliyor kendini taşımak bile ağır geliyor kendine. Ondan sonrasında günler hep aynı geçmeye başlıyor. Dert de kendinsin derman da! Her şey aynı olunca ilerliyemiyorsun bilinen zamanda. Takıldığın noktada dönüp duruyorsun ve acı katlanıyor batıp çıktıkça bu girdaba. Öyle çok canın yanıyor ve öyle çok sıkılıyorsun ki bu halden, kanıksıyorsun hali. Hatta kendini, yaptıklarını, düşündüklerini basit bulup sıradan ve alçalmış hissediyorsun. Ta ki yeniden başlamaya karar verene kadar! Galiba tam da bu noktadayım şu an! Onunla bir yaşam bile düşünmeye başlıyorum. Sabah uyanırız, kahvemizi içerken hafiften bir ısınma turu olarak tartışırız. Bahçemize çıkıp işimizi yaparız. Bu arada ben ülkenin tarım üreticilerinden biriyim. Hepimiz ayrı alanda görevliyiz. Resmi işler, eğlence, eğitim, yönetim derken herkesin içinde bulunduğu bir sorumluluk alanı var. Uzatmayayım. Haaa nerede kalmıştım? Sonra bahçemizle uğraşırken yeniden bir münakaşaya gireriz, en içten nefret duygularımızı birbirimize söyleriz. Akşam olur, evimize döneriz. O yemek yaparken lanet olsun, her şeyi ben mi yapacağım, diye söylenir. O yemek yaptığı için evin diğer işleriyle ilgilenen ben de boş durmuyorum gördüğün gibi, şu evin haline bak, çok dağınık ve pasaklısın, senden nefret ediyorum diye ona saydırırım. Sonra asık suratla ve küs bir halde yemeğimizi yeriz. Onun demlediği çayı içerken günün muhasebesi şeklindeki yok sen haksızsın yok ben haklıyım kritiğini yaparız ve birbirimizi ite kaka yatağımıza gireriz. Gerçekten dehşet bir şey olur bu hayallerim gerçekleşirse. Kavga gürültü, nefret içinde yaşayıp gideriz! Kalbim müthiş bir ritmde çarpıyor artık, normali değiştiren de o!
Böyle kendi kendime takılırken günün aydınlanmaya başladığını görüyorum. Yine mi güneş doğuyor, nefret ediyorum bundan, deyip bahçeme çıkıyorum. Kahvaltıma domates, biber, salatalık, taze nane toplamak için. Bir gün onu kahvaltıya davet etmeliyim bahçemde diye de parlak bir fikir geliyor aklıma ama henüz çok erken bunun için. Fakat o günün de geleceğini kuvvetle hissediyorum içimde. Ön bahçemdeyim ve eğiliyorum salkım domateslerime ve tam bir tanesini koparmak üzere uzanıyor ki kavgaya benzer yüksek sesler duyuyorum.
-''Allah senin belanı versin be adam!''
Erkek altta kalmamaya çalışıyor:
-''Asıl senin belanı versin şirret kadın!''
-''Def ol git evimden, senden nefret ediyorum!''
-''Ben senden daha çok nefret ediyorum!''
Çöktüğüm yerden doğrulup seslerin nereden geldiğini anlamaya çalışıyorum. Bu arada komşularımın da bu sesleri duyup evlerinden çıktığını görüyorum. O da kulübesinin önünde beliriyor, nefretgilim benim! Herkes şaşkın ve bu konu hakkında bir açıklama bekliyor. Hızla geçen dakikaların ardından bir boru sesi duyuluyor, bu kraliçenin çığırtkanı ve bir duyuru yapacağı belli, sakince bekliyoruz. Çığırtkan duymayan kimse kalmasın diye birkaç kere daha borusuna üflüyor ve başlıyor bildirmeye:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRETİYA (Yetişkin.) Tamamlandı.
Khoa học viễn tưởngBiz bir süre bilinen dünya içinde yaşamış ve asla umduğunu bulamamış insanlarız. Yakalandığımız sendrom da belli: Nefretiya! Anlamı, yaşamda umduğunu bulamayan kişilerin yaşadığı aşırı mutsuzluk hali ve onun sonucunda ortaya çıkan değişik bir hastal...