İYİ Kİ!

2.7K 6 1
                                    

          O gün arka bahçemde işim bittikten sonra çimlerin üzerine uzanıyorum sırt üstü. Toprağı bedenimde duyuyorum ve olumsuz enerjimi atıyorum yavaş yavaş. Nefretgül'ün gelişi ile o terk ettiğim biline dünyayı daha fazla hatırlamak zorunda kalıyorum onun yaşadıkları yüzünden. Bizim ülkede teknoloji oldukça sınırlı, hatta yok denebilir. Çünkü biz biliyoruz ki teknoloji insanlık için değil, kişisel hırs için kullanıldığından biz biraz da buradayız. Hem malum dünyanın bizi mutsuz eden kötülüğünü ne duymak ne de görmek istiyoruz. Zaten oradan kaçmışız, onu tekrar buraya taşımanın bir anlamı yok. Banka, yatırım gibi şeyler de yok ülkemizde. O para yüzünden çoğumuz yaşamaktan nefret etmedik mi? Pekiyi siz orada neyi, nasıl yapıyorsunuz diye sorduğunuzu duyuyorum. Biz hepimiz üretiyoruz, aramızda takas yollu da ihtiyaçlar görülüyor ama bazen eski dünya ile bazı durumlar zorunlu hale gelebiliyor. Ama hepimiz gitmiyoruz bilinen, kötü dünyaya. Bir görevli grubumuz var. Yaklaşık on beş kişiler. Zorunlu hallerde bu kişiler gidip bizim adımıza işleri halledip geliyorlar. Fakat onlardan duyduklarımız midemizi bulandırıyor. Aynı düzen daha da güçlenerek devam ediyormuş. İnsanlar mal, hırs, para diye diye iyice kötüleşmişler. Biz hepsinden tüm kalbimizle nefret ediyoruz. Asla geri dönmeyi düşünmüyoruz, aman aman! Kendi ufacık ülkemizde öylesine huzurluyuz ki! Doğaya dönüş ve basit yaşamak bize daha çok insan olduğumuzu hissettiriyor. Çevre kirliliği de yok. Motorlu araçların ülkede bulunması yasak. Orta karar, şirin kulübelerimizin önünde temiz ve kenarları çiçekler içinde yollarımız var. Her yeri ağaçlandırmaya çabalıyoruz. Büyüyüp gelişmek diye bir derdimiz yok. Çünkü o büyümenin sancısını biz çok yaşadık öncesinde. Hırslarımızı bir yana bırakmayı başardık ve rahat ettik. Ekip biçiyoruz, hayvancılık yapıyoruz, kulübelerimizde sıradan yaşıyoruz, arada bir meydanda eğlenceler düzenleniyor ve toplantılar yapılıyor veya birbirimize dost ziyaretleri yapıyoruz. Eski dünyadan getirdiğimiz sayılı kabul gören şeylerden biri kitaplar. Okuma kulübelerimiz var dört tane. Ayrıca kendi yazarlarımız da yavaştan eser vermeye başladı. Nefretski, Nefretdal, Nefrettekin, Nefretoğlu, Nefretvar, Nefretatay, Nefretfettin gibi severek okuduğumuz yazarlarımız var ama henüz edebiyatın şiir yanı eksik. Bunun nedeni de kötü dünyada yaşadığımız sendromları henüz atlatamamamız. Kötü şeyler insanın yakasını kolay bırakmıyor. Fakat eminim ki biz buradaki rahatlığa ve huzura daha da alıştıkça şiirler de gelecek. Heycanla ve sabırsızlıkla bekliyoruz. Nefretilhan bu konuda çok derin çalışmalar içinde. Zaman zaman Nefretnazım ile bir araya gelip mütalaalarda bulunuyorlar. Umduğumuzdan nefret dolu günler yakında diye düşünüyoruz halk olarak.

           Uzandığım yerde üzerimde gezinen birkaç karıncanın hafif temasını hissediyorum boynumda ve yüzümde. Ufacıklar ama yaptıkları iş ve çalışkanlıkları ile onlar idolümüz. Pasaklı, çevremde dolanıyor, toprakta eşinmeye bayılır. Bu arada doğal gübresini bırakıp toprağı zenginleştiriyor. Bir süre sonra sıkılıyor sanırım ve gelip yanıma yatıyor. Sarı-kahve karışımı tüylerini okşuyorum. Pasaklı, minnettar bakışlarını bana çeviriyor. Konuşamıyor ama bakışlarındaki anlam sözcüklere zor sığar. Yattığım yerden doğrulup kafasını okşuyorum. Kuyruğu bir pervane gibi neşeyle çırpınıyor. Çıkardığı hafif sesler eşliğinde yüzünü göğsüme dayıyor. Ona sarılırken bir kez daha doğa ve canlıların ne muhteşem varlıklar olduğunu düşünüyorum ve bu mucizeye hayran kalıyorum. Bu şairane duyguların ardından hiç de ilgisi olmasa da ne yiyeceğimi düşünmeye başlıyorum. Akşam yaklaşıyor, e buna da karar vermeli. Kalkıyorum hafiflemiş halimle yerden. Üzerimdeki tüm negatif enerjiyi toprak benden almış. Tüy gibi hafif hissediyorum kendimi. Ülkemize ve bize bir kötülük uğramasın diye kalbimden geçirip arka kapıdan kulübeme giriyorum, Pasaklı da yanımda. Çirkef aynı koltukta yavrularıyla beraber. Yavrular hafiften ele gelmeye başladılar bile. İkisi anneleri gibi alacalı bulacalı, ikisi tekir. Ben anlamıştım zaten arka bahçedeki Tekir ile Çirkef arasındaki aşk ilişkisini! Mutfağa geçiyorum, ufak kiler görevi yapan dolaba bakıyorum. Biraz patates, bolca havuç ve mısır var sadece. Ne yapabilirim diye düşünmeye başlıyorum. Kapımın hafifte tıkladığını duyuyorum, öylesine kibar ki bu çalış acaba bana mı öyle geldi diye kalıyorum yerimde bir an. Ardından tekrar çalınıyor kapım. Heyecanla gidip bakıyorum, karşımda Nefretgül duruyor. Ağzım kulaklarıma dek geliyor, tabii belli etmemeye çalışıyorum.

NEFRETİYA (Yetişkin.) Tamamlandı.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin