Akşam bizi dehşete düşüren olayın ardından ortalık büyük bir sessizliğe gömülüyor. Fakat güvenlik müdürü Seşya'nın harıl harıl incelemelerine devam ettiğinden eminim. Aslında olay bir parça da ortada bana göre. Burada sakin bir hayat sürdüğümüze göre elbet bu husumetin nedeni eski dünyaya ait ve büyük ihtimalle de son gelen altmış kişinin içinde bu katil. Çocukları çıkardığımızda bu sayı kırk beşe düşüyor. Seşya çapraz bir baskı ile kısa sürede olayı çözecektir. Asla bizden biri olduğuna imkan vermiyorum çünkü iki yıldır birbirimizi çok iyi tanıdık. Ve bence artık ülkemize kimse alınmasın. Ne kadar sıkı tedbirler alsak da kötülük bir şekilde içimize sızmayı başarıyor. Bir dahaki genel toplantıda bu öneriyi sunacağım kraliçemize. Fakat ardından hemen Gül'ü hatırlıyorum. Gerçekten burada yaşamaya layık insanlar da var, onları zorda bırakmak da insanca olmaz. Ama bu işi sağlama almanın bir yolu olmalı.Böyle bir cinayete ilk defa tanıklık etmenin o ağır duygusu beni oldukça tedirgin ediyor. Hala etkisindeyim ve sanırım uzun süre de kurtulamayacağım. Buraya ilk yerleştiğimizde tüm kötülükleri arkamızda bıraktığımızı düşünürken içimiz ne de rahattı oysa. Sadece güzellikten ibaret bir dünyamız olacaktı bizim. Üretecek, sevecek, sanatla uğraşacak ve ütopyamızı gerçek kılacaktık. Son yaşanan sanki bir parça şevkimizi kırıyor gibi ama çabucak toparlanacağımızı düşünüyorum. Öncesinde durumu sindirmek için zaman lazım hepimize ve şimdi de onu yaşıyoruz ülkece. Kulübesinden pek çıkan olmuyor, birkaç gün sürer böyle. Sanırım herkes benim gibi sevdiklerini gözünün önünden ayırmak istemiyor. Bu da oldukça doğal ve insani bir tepki, hatta yaşamamız gereken bir aşama. Ben de aynı ruh hali içinde verandada oturuyorum. Gözlerim uzaklarda ve son olaydan sonra bir miktar arttırdığım tütünü içiyorum. Hava öncekine göre epey serin. Bahara hazırlanan boş bahçeme bakıyorum uzun uzun. Toprak temiz ve havalandırılmış hali ile bir sonraki ürünü bekliyor. Tahta çitlerle çevrili bahçemiz şimdilik her ne kadar çöl misali boş olsa da henüz yapraklarını dökmeyen ağaçlarımız var ve onların sayesinde yeşili, doğayı daha sıcak yaşıyoruz bu günlerde. Tütünü derin derin çekiyorum içime, kulağım içeriden gelen seslerde. Gül, yine bir şeylerle uğraşıyor. O kadar kendini yorma desem de yine bildiğini okuyor kadınım. Bugün şifacımıza gideceğiz. Zamanı kestirmek için gökyüzüne bakıyorum, güneş tam tepede, öğle saati. Güneş, karşıdaki kulübelerin çatılarına doğru alçalmaya başladığında gideceğiz şifacımıza ve ben oldukça heyecanlıyım. Olacağını hiç düşünmediğim bir durumun telaşı bu. Ben bir zamanlar yalnız yaşayıp yalnız öleceğine inanmış bir adamdım, dolayısı ile bir çocuk düşümün olmaması şaşılacak bir hal değil. Sonsuz bir nefretle geldiğim bu ülkede iki yılda yaşadığım mucizelerim sayesinde şimdi gayet sağlıklı ve mutlu bir adamım. Bu mucizenin adını zaten biliyorsunuz! Teklikten çokluğa doğru emin adımlarla ilerliyorum bu aralar. Bakalım bugün hangi gelişmeler olacak ve hangi haberleri alacağız.
-''Al bakalım, sana ve kendime harika bir bitki çayı yaptım!'' diyem eşim yanıma oturuyor. Bana uzattığı fincanı alıp içmeye başlıyorum ve heyecanla konuşuyorum ardından:
-''Bu benim tarifim!''
-''Evet. Böyle serin havalarda bire bir!''
Bir süre, yan yana oturuyoruz ama eminim ikimiz de birbirimizin aklından geçenleri merak ediyoruz. En azından ben öyleyim. Sessiz kalmak, düşüncenin özgürlüğünü ilan etmesidir bazen beyinlerde.
-''Aklından ne geçiyor?'' diye soran Gül haklı olduğumu kanıtlıyor bu konuda. Sanki artık aynı anda, aynı şeyleri düşünebiliyoruz, bu da gayet hoş!
-''Öğleden sonrayı düşünüyorum.''
-''Ben de!''
-''Ama içimde öyle bir his var ki sen hamilesin!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRETİYA (Yetişkin.) Tamamlandı.
Ficção CientíficaBiz bir süre bilinen dünya içinde yaşamış ve asla umduğunu bulamamış insanlarız. Yakalandığımız sendrom da belli: Nefretiya! Anlamı, yaşamda umduğunu bulamayan kişilerin yaşadığı aşırı mutsuzluk hali ve onun sonucunda ortaya çıkan değişik bir hastal...