Hızlı gittiğim yönetimden hızla geri dönüyorum. Hem iyi hem kötü öğrendiklerim. En büyük avuntum Alya'nın artık bizimle kalacak olması. Ama diğerleri berbat şeyler ve bunları yumuşatarak eşime söylemeye çalışacağım. Gerçi onun artık küçük kızın hep bizimle kalabileceğini öğrenince diğerlerine pek takılmayacağını düşünüyorum. İnsan hayatı oldukça ilginç. Her ne kadar artık yeni bir hayattayız desek de arada bir geçmiş yakamıza yapışıyor hem de sanki çok güzelmiş gibi. Gül'ün kaybettiği bebeğini düşünüp bir anda geri dönüşü bazen bende de oluyor. Özellikle ailesel konularda. İnsanın elinden olmayan dönüşler bunlar. Mesela ben ömrümce eski dünyada bulamadığım dileğime bu ülkede kavuşuyorum ama eski ile yeniyi kıyaslamadan duramıyorum. İşte o vakit de önceler çıkıyor önüme. Ağır aksak yakaladığımız mutluluk tek şifa kaynağımız. Kötü bir düşten uyanır gibi eskiden sıyrılıyoruz artık yeni yaşamdayız diye. Ve hava öyle soğuk ki aklımdaki sevmediğim anımsamaların buz kesmesini diliyorum için için. İnsan beyni sınırsız bir bilgisayar belleği gibi durmadan kayıt ediyor ve asla birini atlamıyor. Güncelleyip yaşanmışlıkların öncelik sırası değiştirilebilir ama yok edilemez. Yüzümü ısıran soğuğa aldırmadan yürüyorum, hızlandığımı düşünsem de ağırlaştırıyor bu ayaz beni. Zaten birkaç metre yürüdükten sonra burnumu hissetmiyorum, yüzüm garip bir uyuşukluğa yakalanıyor. Ne kadar yüzümü atkıma gömsem de yine olmuyor çünkü nefes alıp verdikçe buharlaşan hava beyaz donuk haliyle atkımı kaplıyor. Ellerim ceplerimde, omuzlarım kalkık, başım önüme eğik yürüyorum, tek isteğim bir an önce kulübemin sıcak havasına ulaşabilmek. Sertleşen kar yığınları oldukça kaygan. Bazen sendeliyorum düşmemek için, bazen de ince tabakalar kırılıyor ve dizime kadar batıp kalıyorum olduğum yere. Bu denli sert havada bile yine birkaç karga tiz sesleriyle ötüp kısa uçuşlar yapıyor. Her duruşları kondukları daldaki kar tanelerini düşürüyor. Ve gökyüzü oldukça karanlık. Bir korku filminin içinde ilerliyor gibiyim. Sanki düşsem veye duraklasam o birkaç karga etlerimi lime lime edecek. Hayvanların açlığı oldukça belli. Erken başlayan ve oldukça sert geçen kış mevsimine bu kadar dayanmaları dahi sıra dışı. Oysa yaklaşan bahar var önümüzde de kışın gitmeye niyeti yok gibi. Böyle giderse bahar ayları da oldukça zorlu geçecek görünüyor. Bahçe kapımızdan girince derin bir nefes alıyorum. İnsanın ait olduğu yerde bulunması ne kadar hoş bir duygu. Altı üstü yönetime kadar gittim ama bu şartlarda fazlasıyla yetti bana. Eşeğimi kaybedip yeniden bulmuş kadar mutluyum şu an. Kocaman adımlarla bahçeyi geçip iç kapıya varıyorum. Kapı hemen açılıyor. Karşımda eşimi görmeyi umarken Alya karşılıyor beni ve sanki beni asırlardır tanıyor gibi sımsıcak sarılıyor bana. Şaşkınım ama ondan aldığım sevgi başka bir güzel. Onu kucaklıyorum ve hemen kapıyı sertçe kapatıyorum. Alya bana gülerek bakıyor:
-''Gül Annemin işi vardı mutfakta, kapıyı ben açtım!'' derken yine cıvıldıyor.
-''İyi yaptın tatlım!'' diyorum ve onu yere bırakıyorum. Paltomu çıkarıp duvardaki çiviye asarken Gül görünüyor mutfağın kapısında, merakı yüzünden belli ama ben o an takıldığım bir sözcükteyim. Çocuk, eşime anne diye hitap ediyor. Bunun bu kadar çabuk olması oldukça değişik benim için. Ama ufaklığın yanında konuşmak istemiyorum bunu.
Gül:
-''Nasıl geçti, bir şeyler öğrenebildin mi?''
-''Evet.''
-''İyi mi kötü mü?!'' diye soran eşimin bakışlarında kaygılarını okuyorum.
-''Hem iyi hem kötü! Konuşuruz sonra.'' diyorum Alya'ya bakarak. Karım beni anlıyor:
-''Tamam, ben şu yemeği halledeyim.'' diyor ve yine işinin başına dönüyor. Sobanın yanında kendime yer bulmaya çalışıyorum kendime. Elemanların hepsi bir köşeyi sahiplenmiş durumda. Dertli, Pasaklı, Sarman, Çirkef ve yavruları. Alya ise geniş koltuğun ucuna ilişmiş beni inceliyor. İlk günlerin korkak bakışları yok artık yüzünde. Bana duymaya başladığı güvenin rahatlığı var çocukta. Yine aşağı sarkıttığı ayaklarını hafifçe sallıyor yerinde. Sobanın yanında ısındıktan sonra o çok sevdiğim penceremin önündeki koltuğuma oturuyorum. Aklım sürekli bugün öğrendiklerimle meşgul. Ve sanırım ki bu sıkıntı yüzüme yansıyor elimde olmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRETİYA (Yetişkin.) Tamamlandı.
Ciencia FicciónBiz bir süre bilinen dünya içinde yaşamış ve asla umduğunu bulamamış insanlarız. Yakalandığımız sendrom da belli: Nefretiya! Anlamı, yaşamda umduğunu bulamayan kişilerin yaşadığı aşırı mutsuzluk hali ve onun sonucunda ortaya çıkan değişik bir hastal...