Sabah erkenden yönetime gidip gereken malzemeleri alıyorum. Depodan bozma laboratuvarımda iş başı yapıyorum. Ama okuyup analiz etmem gereken çok bilgi var. Dün gece neredeyse sabahladığım ilk araştırma sonuçlarım ile başlıyorum çalışmaya. Çok ince ve oldukça sabır gerektiren deneyler bunlar. Mesela Eski Mısır'da kuraklık döneminde kullanılan, susuzluğa dayanıklı bir buğday tohumunun olduğu belgelerde mevcut. Ben de aynısını üretmeye çalışıyorum. Allahtan bu konuda pek çok tablet okunmuş ve rapor haline getirilmiş. Bir okyanusun ortasındayım, geçmişten gelen deneyimlerin oluşturduğu kocaman bir birikim ve bunların neredeyse tamamı incelenmeli. Ekibimdeki dostlarıma paylaştırıyorum bir kısmını çünkü tek kişinin hepsini incelemesi imkansız. Verdiğim süre sonunda toplanıp tespitlerimizi paylaşacağız. Topraksız tarım ise günümüzde bazı gölgelerde oldukça başarıyla uygulanan bir teknik. İlk etapta o yöne gitmem gerektiğini düşünüyorum. Bozulan doğa dengesinde her felaketin yaşanması olası, olabildiği kadar her duruma hazırlıklı olmalıyız. Aşırı yağış veya kuraklık sonucu yaşanacak kıtlığa karşı çabalıyoruz şu an. Buğday ve su hayati önem taşıyor. Deneylerimle uğraşırken bir yandan da aklım su kaynaklarında. Ormanımızdaki derenin ıslah edilip bu yönde kullanılması çok faydalı hem de temiz kaynak suyu. Arıtma gibi bir sorunumuz olmaz bunu yapabilirsek. Her ne kadar bir şey olmaz düşüncesinin avuntusunda ferahlasam da korkunç son bana hiç uzak gelmiyor. Eski dünyanın tanrıcılık oynayan sözüm ona ileri gelenleri hala aynı yıkıma devam ediyor. Para, mal diye diye güzelim dünyayı her gün parça parça harcıyorlar. Onlardan kendimizi soyutlasak da bu fenalıkların yansımaları bize ulaşıyor. Mesela her gün onlarca hayvan görüyoruz, aç ve yardıma muhtaç. Hayvanların sezgileri insandan kat kat güçlüdür, sanki bir şeyden kaçıp bize sığınıyorlar, tabii hala hayat kalmayı başarabilenler. Acıyla duyduğumuza göre çoğu ülke tarafından yasaklasan da bazıları hala nükleer denemelere ve nükleer silahlar üretmeye devam ediyor. Allahım çıldıracağım bunları duydukça! Yeşil ve mavi karışımı gezegenimin her an daha çok kararıyor bunlar yüzünden. Doğayı geçtim artık açıkça birbirlerini de katlediyorlar. Dengesiz yağışlar, buzulların erimesi, kuraklık bas bas bağırıp insanı uyarsa da yine duymazdan geliniyor. Çalışmalarım sırasında bu düşüncelerin yoğunluğunda eziliyorum. O kadar dalmışım ki işime hafiften gelen çıtırtı seslerini sonradan fark ediyorum. Depomun girişine serdiğim samanlardan geliyor bu sesler. Önce yerimde hareketsiz kalıyorum, her neyse onu ürkütmek istemiyorum, onun bana görünmesini istiyorum. Çok uzun gelen birkaç dakikanın ardından güzellik ortaya çıkıyor. Ufacık, ince bacaklı, iri ve harika gözlü bir ceylan yavrusu. Doğal olarak şaşırıyorum, ne işi var burada ve nereden geldi?! Çömeliyorum ve ona bakıyorum, bir şekilde ona zarar vermeyeceğimi anlatmaya çalışıyorum. Bir süre devam eden göz temasının ardından hayvan içeri girmeye cesaret edebiliyor. Pıtı pıtı adımlarıyla benden uzakça bir köşeye, yine saman kaplı zemine uzanıyor ve ardından kıvrılıyor. Hala gözleri bende. Önce pek yaklaşmak istemiyorum ona. Korkusu gözlerinden okunuyor. Ben sanki o yokmuş gibi işime dönüyorum tüm sakinliğim ile. Bir ara yeniden hareket ediyor, yine ona bakıyorum ve samanları yemeye çalıştığını görüyorum. O kadar güzel ki şirin yüzü! Bence bu güzelliği görmemizi sağlayan doğaya sadece bunun için bile minnettar olmalıyız. Güzellik ve masumiyet her şeyin üzerinde bir değer. O şekilde karnını doyuramaz, aç olduğunu anlıyorum. Duvar kenarlarına sinerek, ani hareketler yapmadan çıkıyorum dışarı ve kulübeme gidiyorum. Neşeyle kapımı açıyorum:
-''Sakın bağırıp çağırmayın, yoksa onu korkuturuz! Size güzel bir haber vereceğim, artık bir tane ceylan yavrumuz var!''
Alya:
-''Aaaaa! Hemen görmek istiyorum, ben hiç görmedim ceylan yavrusu!''
-''Şşşşşt bağırma! Önce bize alışması lazım, zaten çok korkmuş!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRETİYA (Yetişkin.) Tamamlandı.
Ciencia FicciónBiz bir süre bilinen dünya içinde yaşamış ve asla umduğunu bulamamış insanlarız. Yakalandığımız sendrom da belli: Nefretiya! Anlamı, yaşamda umduğunu bulamayan kişilerin yaşadığı aşırı mutsuzluk hali ve onun sonucunda ortaya çıkan değişik bir hastal...