İnanılmaz tatta anlar yaşamaya başlıyorum. Nefretgül, içeride pek de çok olmayan eşyalarını topluyor. Dertli ve Pasaklı ortada dolanıyor. O kadar tatlıyız ki anlatamam! Ben yerinden söktüğüm kapıyı ustalıkla yerine takıyorum ve kadınıma yardım etmeye başlıyorum. Nefretcan ve Nefretsu da geliyor yanımıza. Nefretgül yine bir parça utangaç, Nefretsu oldukça heyecanlı ve çapkın ona karşı. Arada bir gözüm iki kadına takılıyor. Nefretsu, eğilip kadınımın kulağına bir şeyler fısıldıyor ve Nefretgül'ün yüzü yine pembe pembe oluyor. İşimiz bitiyor ve benim kulübeme gidiyoruz, Nefretgül'ün eşyalarını verandaya bırakıyoruz. Evim yaşamımın daimi ortağı için biraz düzenleme istiyor. Ben Nefretcan ile eşyaların yerini değiştirmeye başlıyorum. Önce salon, ardından yatak odamız. Yatacağımız oda beni bir an titretiyor yerimde dehşetle. Sonunda hiç şüphe duymadan bir eşe ama en farklısına sarılabileceğim! Bu benim için en değerli şey şu hayatta. Yalnız odamızda bir elbise dolabı olmalı. Ben şimdiye dek bir sandık içine yığmıştım kıyafetlerimi ama artık olmaz, karım da olduğuna göre bize yakışan bir dolap olmalı.
-''Nefretcan, bir eksik var, bize bir elbise dolabı gerekli!''
-''Kolay dostum!'' diyor bana gayet rahat. Çıkıp gidiyor yanımdan, bir süre görünmüyor. Sonra:
-''Nefretkannnn, Nefretkannnn!'' diye bana seslendiğini duyuyorum. Pencereden baktığımda bana kendi bahçesinde bir şey gösteriyor. Gözlerimi kısıyorum daha iyi görmek için. Nereden bulduysa büyükçe bir dolabı gösteriyor bana. İyice incelemek için hızla çıkıyorum evden ve onun bahçesine gidiyorum.Bana gösterdiği dolap tozlu ve biraz yıpranmış gibi görünse de elden geçirirsek dehşet bir şeye dönüşebilir.
-''Müthişsin dostum! Haydi benim oraya taşıyalım!''
Nefretcan ile iki yanından tutttuğumuz ahşap dolabı benim bahçeme getiriyoruz. Camları silen Nefretgül, heyecanla bağırıyor:
-''Bu bizim mi?''
-''Evet ama Nefretcan ile önce bir elden geçireceğiz.'' Onun bu çocuksu coşkusu bana oldukça iyi geliyor. Aslında onun eşya derdi de yok, o sadece sevilmek istiyor. Çünkü evlilik konusu ortaya çıktığından beri benden hiçbir şey istemedi, naz yapmadı. Ben bu kadından başkasından nefret edemem! Kadınım benim!
Nefretcan, bulduğu eski bir bezle dolabı temizlemeye girişiyor, daha doğrusu tozlarından arındırıyor onu. Kim bilir ne zamandır bir köşede unutulduysa epey kirli duruyor. Ben de ona yardım ediyorum. Kulübeme bitişik ufak depo gibi bir bölmem var. Oraya gidip zımpara ve vernik alıp geliyorum. Dostum ile önce dolabı bir güzel zımparalayıp ardından vernikle yenileştiriyoruz adeta. Dolap pırıl pırıl parlıyor. Üç kapılı, yanılmıyorsam ceviz bir dolap bu. İşimiz bittiğinde Nefretsu, bize sesleniyor:
-''Haydi beyler bir mola! Size olabildiğince hoş bir çay masası hazırladık!''
Dördümüz ufak masanın başında coşku içindeyiz.
-''Sizin işiniz bitti mi?'' diye soruyorum kadınıma.
-''Sayılır. Temizlik bitmek üzere, sonra Nefretsu ile akşam yemeği işine girişeceğiz.''
-''Tamamdır.'' derken bahçe kapısının hızla açıldığını görüyoruz. Gelen, modacımızın çırağı Nefretçe, heyecanla bize el sallayıp koşarak yaklaşıyor, nefes nefese duraklayarak konuşuyor:
-''Ustam dedi ki gelin akşama doğru provaya gelmeliymiş!''
-''Utana söyle, tam vaktinde orada olacak!'' diyorum ve aynı hızla dönen çocuğun arkasından bakıyorum.
Nefretsu:
-''Bu ne hız! Hangi ara modeli buldu, biçti de provaya çağırıyor!''
-''Öyle olmalı yoksa yarın akşama yetişmez ki! Hem onun üzerine modacı tanımam şu ülkede!'' diyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRETİYA (Yetişkin.) Tamamlandı.
Bilim KurguBiz bir süre bilinen dünya içinde yaşamış ve asla umduğunu bulamamış insanlarız. Yakalandığımız sendrom da belli: Nefretiya! Anlamı, yaşamda umduğunu bulamayan kişilerin yaşadığı aşırı mutsuzluk hali ve onun sonucunda ortaya çıkan değişik bir hastal...