Kulübemizden çıkmadan sıkı sıkı tembih ediyorum Gül'e:
-''Sakın kendi başına dışarı çıkma çünkü akşam ayazı buzlanmaya yol açmış. Lütfen kardan adam yapmak için beni bekle! Sana ve çocuğumuza bir şey olmasını hiç istemem!''
Gül, bağladığı mutfak önlüğünden daha da belli olan karnının üzerine iki elini koymuş, bana bakıyor en şirin haliyle:
-''Tamam.'' diyor ama sesinde öyle bir ton var ki bana hiç güven telkin etmiyor. Daha sağlam bir şey olmalı diye düşünüyorum ve ardından ısrarla konuşuyorum:
-''Söz ver bana! Benim ve çocuğumuz için böyle bir riske girmeyeceğine söz ver bana!''
Kadınım ne kadar ciddi olduğumu anlıyor, biraz keyfi kaçsa da:
-''Sözzz!'' diyor bana ve içim rahatlıyor, dürüst kadındır ve o sözlerini tutar.
-''İşlerimi çabucak halledip en kısa sürede döneceğim. Unutma, beni bekleyeceksin!'' derken son bir bakış atıyorum yüzüne. Tatlı tatlı bana bakıyor, elleri yine karnının üzerinde. Yola düşüyorum ardından ama yürümesi oldukça zor. Dün yağan kar, bir süreliğine duruyor, ardından ayaz çıkıyor ve sabah yine kar yağıyor. O kadar kaygan ki yerler arada bir sendeliyorum ve düşmekten son anda kurtarıyorum kendimi. Kar kalınlığı tahminimce bir metreyi geçkin. Görevliler dün akşam saatlerinde ulaşımı kolaylaştırmak içim yollardaki karları küreyip yan kısımlara yığmış. Dolayısıyla üstü açık, beyaz bir tünelin içinde yol alıyorum. Bahçe kapısından çıkmam bile dakikalarımı aldı, ülke yönetimine nasıl gideceğim diye düşünüp duruyorum. Giderim ama epey zaman alacak. Hala hafiften atıştıran yağış bir vakit sonra yoğunlaşacağını belli ediyor. Sokağa çıktığım an dostumun sesi geliyor kulağıma:
-''Selam dostummm!'' diye bağıran Can kulübelerinin önüne yığdığı kar kümesiyle uğraşıyor.
-''Selamm dostum! Ne yapıyorsun?!''
-''Su, kardan adam istedi bahçemizde, onu yapıyorum.''
-''Beraber niye yapmıyorsunuz?!''
-''Ufaklık aman vermiyor ki! Su onunla uğraşıyor, bu da bana düştü!''
Bir an aklımdan çıkan afacan şeyi hatırlıyorum ve acı acı gülümsüyorum:
-''Kolay gelsin dostummm!'' derken tüm kalbimle kolaylıklar diliyorum ona ve karısına çünkü bebeğin gelişi ile tüm yaşamları değişti. Sanırım tam anlamıyla yeni bir düzen oturtamadılar ve dengeleri hala yok. Hızla yürümeye çabalasam da adımlarım olduğu yere saplanıyor. Haydi oradan ayağını kurtar, tekrar adım at ve yine aynısı. Kraliçe çağırtmasa beni kimse evden çıkaramazdı şöyle bir günde. Demek önemli bir konu ve benim kesinlikle gitmem lazım! Ayağıma geçirdiğim lastik çizmeler bazen zorlamalarımdan dolayı ayağımdan çıkacak gibi hafifçe sıyrılıyor, hemen ayağımı yere basınca yeniden yerleşiyor tabanıma. Benim dışımda kimse yok görünürde. Bata çıka hallerimle ilerlerken nefeslerim sıklaşıyor, ağzımdan çıkan buharlar ile eski bir lokomotifi andırıyorum. Atkıma sarınsam da burnumu hissetmiyorum ve kıpkırmızı olduğuna eminim. Kirpiklerimin buz tuttuğunu görüyorum gözlerimi açmaya çalışırken. Dehşet bir kış oluyor bu yıl. Ve şimdiden biricik eşimi özlüyorum. Şu an klubemizde gürül gürül yanan sobamızın yanı başında keyif yapıyor olabilirdim ama ülke işleri de ihmale gelmez! Beremi gözlerime dek indiriyorum ve tüm gücümle adımlarımı sıklaştırmaya uğraşıyorum, artık kar yığınları ne kadar izin verirse! Uçuşan birkaç kuş var gökyüzünde, kesin yiyecek bir şeyler arıyorlar. Bir ara nefeslenmek için durakladığımda uzun uzun bakıyorum kurşini gökyüzüne. Kuşların karga mı saksağan mı olduğu konusunda kararsız kalıyorum. Çok benziyorlar birbirlerine, gerçi saksağanların göğsünde bir parça beyaz vardır ama sanırım her yerin beyaz oluşu beni yanıltıyor ve bu yüzden şüphede kalıyorum. Her iki tür de zeki kuşlardır. Hele kargalar üstüne bir de hırsızdır. Parlak nesnelere dayanamazlar ve onları yuvalarına toplarlar. Birkaçı sıçrayarak ağaçlara konmaya devam ediyor. Aslında gökyüzünün rengi ile hoş bir uyum içindeler. Artık olduğum yerden kraliçenin ve yönetimin kulübesini görebiliyorum. Fakat dondurucu bir rüzgar başlıyor veya hafiften vardı da şimdi mi kuvvetlendi bilemiyorum. Hızlanmam gerek de nasıl?! Rüzgarın savurduğu taneler gözüme doluşuyor, görüşüm bulanıklaşıyor. Ellerim cebimde, başım hafif öne eğik, esintiye karşı yürümeye devam ediyorum. Kocaman bir çölü aşmış kadar yorgun yönetime varıyorum. Kapıdaki güvenlik beni tanıyor ve hemen kapıyı açıyor bana. İçeri girdiğimde benim dışımda herkesin geldiğini görüyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFRETİYA (Yetişkin.) Tamamlandı.
Ciencia FicciónBiz bir süre bilinen dünya içinde yaşamış ve asla umduğunu bulamamış insanlarız. Yakalandığımız sendrom da belli: Nefretiya! Anlamı, yaşamda umduğunu bulamayan kişilerin yaşadığı aşırı mutsuzluk hali ve onun sonucunda ortaya çıkan değişik bir hastal...