"Ceylin sen yine mi geldin?" dedim derin bir nefes vererek.
Ceylin beni umursamadan far paletinin aynasına baka baka makyajını düzeltmeye devam ederken konuştu.
"Süpriz yumurtadan Deniz."Sezen alayla güldü.
"Sen sürpriz yumurta ne biliyor muydun?"Ceylin çocuksu bir heyecanla ellerini masanın üstüne koydu.
"Evet! Babam benim en sevdiğim şey olduğu için fabrikasına ortak.""Ne?!" diye bağırdık Sezen'le aynı anda.
Sanki çok absürt bir tepki vermişiz gibi yüzünü buruşturdu ve makyajına baktı. Sezen'e doğru döndü.
"Nasılım?"
"Berbat."
"Sağ ol aşkım süper olduğuma bir kez daha emin oldum."
Sezen ona ters ters baktı.
"Neyi bekliyorsun sen bizin yanımızda?"Çantasının içine defter ve kitaptan çok önem verdiği makyaj malzemelerini özenle koydu. Koyana kadar konuşmadı. Sonrasında çantasından iki sürpriz yumurta çıkardı. Şaşkın bakışlarımız arasında birini bana birini Sezen'e uzattı.
Dik dik yüzüne baktığımızı görünce,
"Alsanıza be!" diye cırladı.Anlayamasak da aldık.
"Ben sizinle arkadaş olmaya karar verdim."
Hayretle kaşlarımı kaldırdığımda Sezen alayla güldü.
"Bak seeeen? Bize sordun mu peki bu kararı verirken?"
"Ne soracağım? Sen dua et konuşuyorum diye sizinle."
Ofladım.
"Ceylin saçmasapan konuşma. Ne istiyorsun onu söyle?"Kaşlarını çatacak gibi oldu ama bir şey hatırlamış gibi hemen elini alnına götürdü.
"Kırışmasın dur." Ben anlamayarak yüzüne bakarken gözlerime baktı. "Şimdi bu okulda herkes beni kıskandığı için arkadaşım varsa da yok. Çünkü yani Ceylin Ardınç yani anlatabiliyor muyum? Marka gibi, süper. Elbette kıskanıyorlar, yanımda sönük kalacakları için de benimle konuşmuyorlar. Ben de sizinle konuşmaya karar verdim. Hadi yine iyisiniz." deyip bir anda omzuma vurduğunda beklemediğim sertlik yüzünden afalladım."Bu ne biçim arkadaşlık isteği? Biz bize zorbalık yapan birisiyle arkadaş olacak kadar aptal mıyız sence?"
Ceylin bu sefer de Sezen'e döndü.
"Sana laf yetiştiremem ben. O yüzden sus ve arkadaşım ol. Boşuna yumurta vermedik.""Al bunu da, git yanımızdan." dedi Sezen yumurtayı eline tutuşturarak.
Sanki bu hareketle beraber kırılmış gibi omuzları düştü. Çocuksu bir şımarıklıkla omuz silkti.
"Gideceğim ama sonra yine geleceğim."Sonra da çantasını alıp gitti.
İkimiz de derin bir nefes verdik. Çok fazla üzerine gitmek istemiyordum çünkü şu son birkaç günde yanımıza gelip gittiği kadarıyla aslında içten içe çok hassas birisi olduğunu fark etmiştim. Sezen ağzına geleni sayıyordu ama alınmıyordu. Ahmet geldiğinde çoğu zaman Sezen'e her zamankinin aksine laf etmiyor, sadece susup Ahmet'i dinliyordu.
Çok sinirleniyordum. Kıskançlıktan içim içimi yerken hiçbir şekilde ifade edememek kötüydü. Ahmet de inadıma yaparmış gibi sürekli Ceylin'in neden yanımıza gelip durduğunu soruyordu ve ben her seferinde elimde olmadan onu tersliyordum. Canım acıyordu çünkü.
Aniden gözlerim kapandığında şaşkınlıkla gözlerime kapanan ellere dokundum.
"Ahmet?" diye sordum gülümsememi gizlemeye çalışırken.
Arkamdaki beden derin bir nefes verdi.
"Bilemedin Merkür Retrosu, bendim!"Kutay sitem eder gibi konuşup gülümseyerek yüzüme baktığında göz devirdim.
"Korktun mu?"
"Hiç de bile!"
Sezen hızlıca ayağa kalktı.
"Kutay, Mirza'yı gördün mü?""Görmedim Sezen. Ama istersen spor salonuna bak."
"Sağ ol."
Kutay Sezen'e gülümsedi ve çardağın demirinden atlayıp yanıma oturdu. Sezen de yanımızdan koşa koşa ayrıldı.
"Nasılsın benim güzel Merkür Retro'm?"
"İyi Kutay, sen?"
"Kutay da iyi ne olsun." dedi sırıtarak.
Sinir bozukluğuyla güldüğümde gülümseyişi iyice büyürken elini çenesine koyup gözlerime baktı.
"Ne güzel gülüyorsun öyle, insanı içmeden sarhoş ediyorsun. Tamamen sevinçle gülsen kalp malp kalmaz bende."
Gülümseyişimi dudaklarımı birbirine bastırarak gizlememe rağmen gözlerime derin derin bakmaktan vazgeçmedi.
İnanmamak için her ne kadar çabalasam da mavi gözleri içindeki saf sevgiyi öyle bir yansıtıyordu ki inkâr edemiyordum bazen. Böyle zamanlarda gözlerine bakmaktan kaçınıyordum.
Çünkü biliyordum; gözler yalan söylemezdi.
"Kutay oyuna başlayacağız!" diye bağırdı birisi arkadan.
Kutay omzunun üzerinden ona baktığında henüz cevap vermesine fırsat kalmadan seslenen çocuğun yanındaki konuştu.
"Gelmez o oğlum. O yine buldu onunkini."
Kutay bunun üzerine sırıtmak dışında bir cevap vermezken ben boynuma kadar kızarmıştım. Omzuna uyarı maksadıyla çok hafif vurdum.
"Söyle onlara öyle bir şey olmadığını. Yanlış anlayacak insanlar."
"Ne anlayacaklar ki?"
Utanarak gözlerimi kaçırdım.
"Of işte sevgiliyiz gibi...""Sansınlar."
"Kutay niye insanlar yalan bir şeye inansın?" dedim gözlerimi kocaman açarak.
Beni hiç umursamadan iyice sırıttı.
"Gerçek yaparız.""Yine başladın ya, yine başladın!"
"Başlarım Merkür Retrosu, başlarım! Hepsi senin güzelliğinle beni kendine bağlaman yüzünden oldu!"
"Hiçbir şey yapmadım?"
"İşte sorun da orada. Hiçbir şey yapmadın ama ben seni ne zaman düşünsem bilmeden kalbimde çok şey yapıyorsun."
Söyledikleri ve sevgisi ağır geldiğinde söyleyecek hiçbir şey bulamayıp derin bir nefes eşliğinde ayağa kalktım.
Arkamdan gelip peşimde dolaşmadı çünkü artık böyle anlarda en azından birkaç dakika boyunca beni yalnız bırakması gerektiğini biliyordu. Çok fazla gözü üzerimde olduğu için yavaş yavaş beni çözmeye başlamıştı.
İşin tuhaf yanı onun bu hallerini gördükçe belki sandığım kadar zorba olmadığını düşünmeye başlıyordum.
Sevgisinin beni artık sinirlendirmemesi de cabasıydı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merkür Retrosu (bxb)
Teen FictionBurslu bir çocuk, kolejin kötü çocuğuyla tanışırsa ortaya çıkacak hikaye diğerlerinden pek de farklı olmazdı. Yani, sanırım olmazdı.