yirmi beş

16.2K 1.4K 123
                                    

Yazardan,

Sezen oturma odasına döndüğünde Kutay'ı koltukta oturup duvarı izlerken buldu. Bacaklarını hafifçe aralamış, öne doğru eğilmişti.

Çaprazındaki koltuğa oturdu. Koltuğun sesini duyana kadar izlediği yerden başını çevirmemişti. Gözlerini Sezen'e çevirdi.

"Uyudu mu?" diye sordu.

Sesi uzun zamandır konuşmadığından çatallaşmıştı.

Sezen başını salladı.
"Uyudu." dedi.

Kutay da başını salladı. Biraz olsun rahatlamıştı.

Saçlarını kulağının arkasına alıp konuşmaya karar verdi. Bunları söylemek doğru muydu yanlış mıydı başta emin olmasa da Kutay'ın Deniz'e bir şey olduğunu düşünüp endişeden titreyen ellerini görünce bilmesinin hakkı olduğunu düşündü. Dudaklarını diliyle ıslatıp konuşmaya başladı.

"Deniz buraya ben küçükken taşındı. Sanırım 6 veya 7 yaşlarındaydık. Okula başlayacağımız zamanlar işte. Küçükken ne zaman mahallede kavga olsa Deniz iki gün sokağa inmiyordu. Ahmet bizden bir yaş büyük, belki biliyorsundur. Mahalledeki çoğu çocuk bizim yaşıtımız olduğu için arada 1 yaş bile olsa Ahmet'ten çekiniyorlardı. Yine bir kavga oldu ama bu sefer Deniz kavganın içindeydi. Yanlışlıkla dahil olmuştu, aslında biz köşede çamurdan pasta yapıyorduk. Ahmet Deniz'i korudu. Korktuğunu görünce de çocuk aklıyla sarılıp sakinleştirdi."

Sezen eskileri hatırladığı için hafifçe gülümsüyordu. Kutay da yavaş yavaş Deniz'in Ahmet'e olan bağlılığını çözmeye başlıyordu.

"O günden sonra ne zaman tartışma olacak olsa Ahmet Deniz'i götürüyordu. Çocukluk aklı, Deniz'i anlamıyordum. Ben kavga olsa da izlesem diye keyiflenirken o çok endişeleniyordu. Sonradan birbirimize alıştıkça anlatmıştı. Yani bunu sana söyleyeceğim çünkü ben senin Deniz'e olan sevgini ve saygını en başta da merhametini görüyorum."

"Tabii, lütfen." dedi Kutay hızlıca.

Çünkü düşünmekten kafayı yiyecek gibi oluyordu.

"Denizler buraya keyfî olarak taşınmamışlar. Eskiden doğuda yaşıyorlarmış. Köy gibi bir yerde. Babası çok sinirli bir adammış. Alkole de bağımlıymış. Hem annesine hem kendisine çok ağır şiddet uyguluyormuş. Hatta bir keresinde annesi Deniz'in kardeşine hamileyken öyle çok dövmüş ki bebeğini kaybetmesine sebep olmuş."

Bunları hatırlamak, birilerine anlatmak ona çok zor geldiğinden birkaç saniye duraksadı. Nefesi kesilir gibi oluyordu. Dolu gözlerini çabucak sildi.

"Deniz sana bahsetti mi bu konudan bilmiyorum. Bize bile çok sonradan anlatmıştı. Bel gamzesinin biraz üstünde derin bir yara var. Hem yanık gibi hem de kesik. Ne olduğunu kendisi de bilmiyor ama babası olacak piç sobanın güğümüyle vurmuş. Kaynar güğümle!"

Kendisini tutamadığından dolayı dudaklarından bir hıçkırık döküldü.

Kutay kendi diz kapağını öyle çok sıkıyordu ki sıktığı yerden aşağısına kan gitmiyordu. Çenesini kasmasa, kendini gücünün son damlasına kadar tutmasa okyanusu andıran mavi gözleri sulanacaktı.

"Sonra o adamı şikayet etmişler. Tutuklanmasını sağlamışlar. Kendilerini güvenceye alabilmek için de ülkenin öbür ucuna, buraya, taşınmışlar."

Kısa tırnaklarını avucuna batırıp diğer eliyle de gözlerini sildi.

"İşte bu yüzden Deniz kavga veya şiddet görünce korkuyor. Kaçmak istiyor. Normalde bunu biraz olsun aşmıştı. En azından ağlamıyordu. Ama bunu aşmasını sağlayan Ahmet'ti. Ahmet hiç Deniz'in karşısında kavga etmedi. Deniz onu görünce çok etkilenmiştir."

Kutay cevap vermek için dudaklarını araladı fakat sesinin titreyeceğini bildiği için önce yutkundu.

"Anladım. Bunları benimle paylaştığın için teşekkür ederim."

"Önemli değil."

Hayır, önemliydi. Kutay için çok çok fazla önemliydi. Sevdiği çocuğun kucağındaki iç çekişlerin sebebini bilmiyor, bastıramıyor oluşu onun için çok ağır gelmişti. Şimdi en azından ona nasıl destek olması gerektiğini biliyordu.

Başını geriye attı, koltuğa yaslayıp tavanı izledi. Bacaklarının ağrımaya ve üşümeye başladığını hissedince dizlerini serbest bıraktı. O adamı herhangi bir şekilde karşısında görse emindi ki onu öldürürdü. Zaten öyle çok da sakin birisi sayılmazdı fakat canım dediği çocuğa kimsenin bırakın el uzatmayı rahatsız edici herhangi bir bakış atmasını bile istemezdi.

Sezen burnunu çekti. Dizlerini birbirine bastırdı. O da arkadaşı için endişeleniyordu.

Dakikalar birbirini kovaladı. Sessizliği bölen şey Sezen'in çalan telefonu olmuştu.

"Efendim?" diye mırıldandı.

Annesi babasının eve geldiğini ve hemen dönmesini söylediğinde ayağa kalktı. Telefonu kapatıp Kutay'a baktı.

"Şey benim gitmem gerekiyor. Mâlum..."

"Sorun değil. Ben annesi gelene kadar burada kalacağım."

"Bana haber ver olur mu?"

Başını salladı.

Sezen evden gittikten sonra bir süre daha oturma odasına oturdu fakat daha fazla dayanamadı. Hızlı adımlarla onun odasına girdi. Sırtının kapıya dönük bir şekilde uyukladığını görünce titrek bir nefes verdi.

Çalışma masasındaki sandalyeyi yatağa doğru çevirip onu izlemeye başladı.

Tek tek hepsini öpmek isteyecek kadar sevdiği uzun kirpiklerinin titrediğini, bir kere de olsa dokunmak için can attığı kırmızı yanaklarını, güzel saçlarının yastığa dağılışını, ağır ağır nefes alışını seyrettikçe yüreği hem hafifledi hem de geçmişini öğrenmenin ağırlığıyla çöktü.

Dayanamadı. Bu yaptığının hoş olmadığını biliyordu ama gerçekten dayanamamıştı. Ayağa kalkıp yatağın yanında durdu ve köşesine oturdu. Yatağına izinsiz girmemeliydi ama girmişti.

Yüzüne daha yakından baktığında derin bir nefes aldı. Elini kaldırıp alnına düşen saç tutamlarını hafifçe geriye ittirdi.

Elini ittirmesine fırsat kalmamıştı ki birden Deniz gözlerini usulca araladı.

Karşısında Kutay'ı gördüğünde afallamadı çünkü gitmemiş olduğunu az çok tahmin ediyordu. Her şeyi net bir şekilde hatırlıyordu.

Kutay elini hızlıca indirdi.

Deniz kısık ve yorgun gözlerle ona baktı.

"Kutay." diye mırıldandı.

"Efendim Merkür Retrosu? Bir şey mi istiyorsun? Ne istiyorsan yapayım."

"İstiyorum."

"Hemen yaparım. Su mu istiyorsun? Yoksa üşüdün mü? Ya da-"

Gözlerini kırpıştırıp sözünü kesti.
"Saçlarımı okşar mısın?"

Kutay şaşkınlıkla bir an duraksadı. İsteğini anlar anlamaz başını hızlıca salladı.

"Tabii okşarım."

"Uzan." dedi yatağa birkaç kez vurarak.

Yutkunarak dediğini yaptı. Uzun boyu yüzünden yatağa pek sığmış sayılmazdı ama bundan hiç şikayetçi değildi. Sırtını hafifçe yatak başlığına yasladı, Deniz ona sırtını döndü.

Elini saçlarına çıkardı ve dokunmak için delirdiği dalgalı yumuşak tutamları okşadı. Parmak uçlarına kadar ürperdi. Nefesi kesilir gibi oldu. Parmaklarını yumuşak saçlarda gezdirdikçe fena hissediyordu.

"Teşekkür ederim Kutay." diye mırıldandı Deniz.

Yutkundu.

"Ben teşekkür ederim Deniz. Bana sığındığın için."

————

bu kitabın sanki biraz aksiyona (?) ve hızlanmaya ihtiyacı var...

Merkür Retrosu (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin