yirmi

16.3K 1.4K 310
                                    

"Bu kız niye okula gelmiyor? Böyle yapmazdı Ahmet."

Çantamın kulplarını sıkı sıkı tutup bir yandan da otobüsün gelip gelmediğini kontrol ediyordum.

Ahmet'ten ses çıkmayınca ona döndüm. Dümdüz karşıyı izliyordu.

"Ahmet diyorum." dedim kolunu sarsarak.

Dalgın bir şekilde başını çevirdi.
"He?"

"Sezen niye okula gelmiyor?"

"Hastaymış işte."

Kaşlarımı çattım.
"Emin misin? Mesajlarımıza da bakmıyor."

"Ne bileyim Deniz ben? Sezen'in takipçisi miyim?" dediğinde afalladım.

"Tamam niye tersliyorsun?" diye mırıldandım.

"Terslediğim falan yok. Ben sizin bakıcınız değilim. Sezen'in okula gelip gelmeme sebebini nereden bileyim? Seninle beraber gidip geliyorum ben de."

Çok uzun zamandır aramız gerginleşmediğinden kalbim acımıştı.

"Bir şey demedim Ahmet niye böyle konuşuyorsun?" dedim iyice kısılan sesimle.

"Normal konuşuyorum işte amına koyayım. Her siki bana sorup durma."

Omuzlarım iyice düşerken durağa yanaşan otobüse hızlıca bindiğinden herhangi bir şey diyemedim. Akbil bastıktan sonra hızlıca yürüyüp boş koltuklardan birisine oturdu. Ben de yalnızca ona bakıp bir arkasındaki koltuğa oturdum.

Kendimi iğrenç hissediyordum. Uzun zamandır hiç böyle ters konuşmamıştı. Ciddi anlamda tüm modum düşmüştü.

Ahmet genelde kafasına bir şey takıldığı zaman herkese ters davranıyor, kırıcı şeyler söylüyordu. Kafasındaki o şey çözüldüğünde eskiye dönüyordu ama yaptıkları, söyledikleri için ne özür diliyor ne de affetme çabasına giriyordu.

Ben Ahmet'e hep içimden kendi kendime küserdim. Fark etmediği zaman da el mecbur yine kendi içimde sessizce affederdim.

Derin bir iç çekip başımı koltuğa yasladım.

————

Günaydın Merkür Retrosu, hangisinden sevdiğini bilmediğim için hepsinden aldım. Bugün de seni seviyorum. -Kutay

Not kağıdını cebime soktuktan sonra masamda duran kalpli kutuya istemsizce güldüm. Kendi kalıbına baktıktan sonra böyle kalpli kutular, kalpli notlar biraz garip geliyordu.

Güldüğümü fark ettiğimde hızlıca ifademi değiştirip etrafıma bakındım. İlk girdiğimde birkaç kişi kutu yüzünden bana baksa da şimdi kimse bakmıyordu. Sırama oturup Sezen'in yerine çantamı koydum ve kutunun kapağını kaldırdım.

İçinde bir sürü çikolata vardı. Göz devirdim ama bu rahatsız oluşumdan çok fazla romantikliğineydi.

Kutuyu elime aldım. Not kağıdını tekrar okudum. Hızlıca cebime koyup sıramdan kalktım.

Kutay'ı aramama gerek yoktu. Zaten ben nereye baksam oradaydı. Koridora çıkar çıkmaz bizim sınıfın duvarina sırtını yaslamış, düz bir ifadeyle gelen geçene baktığını gördüm.

"Kutay!"

Beni görünce bakışları hemen bana kaydı. Yüzü güldü.

"Günaydın Merkür Retro'm." dedi sırıtarak.

Kutuyu ona doğru uzattım görsün diye.
"Bu ne?"

Alay eder gibi dudak büktü.
"Sürprize benziyor."

"Dalga geçme!" diye hafifçe sesimi yükselttim. "Ne gerek vardı da aldın bu kadar çikolatayı, kim bilir kaç para vermişsindir... Bir tane alsan yeterdi." Durup şöyle bir düşündüm. "Dur ya! Sen niye bana çikolata alıyorsun ki? Ne gereği var? Hem kim yiyecek bu kadar şeyi?"

Sanki azarlamak yerine ona güzel bir şiir dizesi okuyormuşum gibi nahoş gülümsemesiyle beni dinledi.

"Kutay!"

"Hı?" diye mırıldandı.

"Beni dinlemiyor musun?"

"Yo dinliyorum. Dinliyorum da öyle güzel kızıyorsun ki... Sırf senin kızman için keşke daha fazla çikolata alsaymışım diyorum."

Tüm kan yanaklarıma birikmeye başladığında kendimi zor tutup ona kutuyu uzattım.
"Şey... Al işte bunu!"

"Niye?"

"Cidden gerek yoktu bu kadarına da ondan."

"Sen de her gün bir tane yersin güzeli- Deniz'im." dedi kendini frenleyerek.

Gözlerine baktığımda iyelik eki bildiren iltfatları elinden geldiğince kullanmamaya çalıştığını gördüm.

Bakışlarımı kutuya indirdim.

Sanırım gerçekten biraz kabalık ediyor olabilirdim. Düşünerek bir şeyler almıştı sonuçta, geri vermek yakışık almazdı.

Kutuyu kendime doğru çektim.
"Doğru söylüyorsun. Teşekkür ederim sana. Yine de bir daha böyle sürpriz yapma. Parana yazık."

"Paranın lafını bir daha yaparsan bozuşuruz Deniz." dedi gözlerime bakarak.

Sesi bu sefer normale göre daha dominant çıktığından sadece başımı yana yatırdım.

"İyi. Yine de para harcama benim için, mahçup oluyorum."

Kaşlarını çattı.
"Neden mahçup olasın? Sevdiğim için para harcamayacaksam paranın ne anlamı var."

Bir şey demeden kutuyla uğraştıktan sonra etrafıma bakındım.

Uzun koridorun bir köşesinde arkadaşlarıyla konuşan Ceylin ve onu izleyen Ahmet'i gördüm. Ceylin arkadaşlarına bir şeyler anlatıyordu. Ahmet ise acı çeker gibi başını duvara yaslamıştı.

Hayat çok garipti.

Ahmet'in Ceylin için üzüldüğünü görünce ben üzülüyordum. Benim Ahmet için üzüldüğümü bilse Kutay üzülecekti. Kutay'ın benim için üzüldüğünü bilenler de kendi içlerinde üzüleceklerdi ve bu döngü bu şekilde devam edecekti.

Ahmet'in sabahki sözleri aklıma geldiğinde omuzlarım yeniden düştü. Ona bakmak biraz daha üzüntümü körüklediğinden zor da olsa başımı Kutay'a çevirdim.

Kutay bana bakıyordu. Gözgöze geldiğimiz an yutkundu ve gülümsedi.

"Afiyet olsun Merkür Retrosu. Ben şimdi gideyim. Babamla biraz işimiz vardı. Sonra zaten hep peşinde olacağım."

Ağır ağır başımı salladım.
"Teşekkürler tekrardan."

Tamamen kabalaşmak istemediğimden elimi salladım.

Gülümseyerek o da el salladı ve arkasını dönüp uzaklaştı.

————

bazenleri hayat böyledir

Merkür Retrosu (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin