yirmi iki

16.6K 1.4K 264
                                    

Deniz: Ahmet

Bir şeyler oluyor

Sezen konusunda

Gerçekten Sezen iyi değil, bir şey olmuş belli. Söylemiyor bana. Öğrenmek zorundayız.

Saçmasapan bahanelerle okula gelmiyor

Farkında değil misin?

Ahmet: Deniz ne yapayım istiyorsun?

Sana söylemiyorsa bana hiç söylemez bilmiyormuş gibi konuşma

Sevgilisiyle araları bozuktur belki

Ne bekliyorsun benden

Deniz: Ne demek ne bekliyorsun Ahmet dalga mı geçiyorsun sen?

Sezen iyi değil diyorum

Kafan mı almıyor

Şu an saçmasapan davranacağın bir durumda değiliz

Ahmet: Deniz bi sal ya

Deniz: Cidden

Aptal mısın sen

Sezen iyi değil

Ahmet: Ne haliniz varsa görün beni bir rahat bırakın

Deniz: Ahmet ben artık sana hiçbir şey diyemiyorum

Umarım haddini aştığının ve iğrenç birisine dönüşmeye başladığının farkındasındır

İyi geceler

Görüldü.

————

Sinirden dolan gözlerimi titreyen ellerimle silip sırtımdaki çantayı öfkeyle omuzlarımdan sıyırdım. Sert bir şekilde duvara attım.

"Allah her şeyin herkesin belasını versin! Nefret ediyorum her şeyden!"

Sanki en yakın arkadaşım bilmediğim ve anlatmadığı bir sorunla tek başına uğraşmaya çalışmıyor, sevdiğim adam gözlerimim önünde dünyanın en iğrenç insanına dönüşmüyormuş gibi sabah uyuyakalmıştım. Hatta bunlar da yetmezmiş gibi yağmurlu havanın altında durağa sürüne sürüne koşmama ve boş aracı yakalamama rağmen akbilim bittiği için otobüsten indirilmiştim.

Boynumdaki kravatı sertçe çekip yere fırlattıktan sonra gömleğimin kırışacak olmasını umursamadan kendimi yatağa attım.

Bir başkası böyle basit şeylere ağladığımı görse belki garipserdi ama o an canıma tak etmiş gibi hissetmiştim. Sanki son zamanlarda bir şeyler beni sınamak için iş birliği yapmış gibiydi.

Yatakta biraz ağladıktan sonra ayağa kalktım. Bugün artık okula gidemezdim. En iyisi evde kalıp adamakıllı çalışmaktı.

Önce üstümdeki ıslak kıyafetlerden kurtuldum. Rastgele bir pijama altı ve soğuk havadan korusun diye kazak giydim. Burnumu çekerek fırlattığım çantamı ve geç kaldığım için aceleden toparlayamadığım yatağımı topladım.

Mutfağa girdim. Annem benden önce çıktığı için kahvaltısını yapmış hatta masayı toplamıştı bile. Genelde temizlik takıntısı olduğu için akşam evi dağınık bırakmadan yatardı bu yüzden şu anlık bir işim yoktu.

Çay yapmak için suyu kaynamaya koyduktan sonra annemi arayıp okula gidemediğimi söyledim. Annem genelde devamsızlık yapmama izin vermezdi ama zaten geç kaldığım için fazla kızmadan kapatmıştı.

Evde yapılacak pek bir iş olmadığından telefonumu da alarak oturma odasına girdim. Televizyonunun karşısındaki koltuğa uzanıp vakit öldürmek için bir şeyler izlemeye başladım.

Aradan geçen bir (?) saatin sonunda erken kalkmam ve ağlamam yüzünden gözlerim kapanmak üzereydi ki telefonum çalmaya başladı. İrkilip telefonu aldım.

Kutay arıyordu.

Kaşlarımı çattım. Telefonu yanıtlayıp hoparlöre alarak yanıma koydum.

"Alo?"

"Deniz neredesin?"

"Evdeyim." dedim esneyerek.

"Okula gelmeyecek misin?"

"Hayır."

"Neden?"

"Çünkü geç kaldım. Islandım bir de. O halde gelemezdim."

"Neden... Bana haber vermedin?" dediğinde onu görmesem bile endişeli ve belki de biraz kırgın yüz şekli gözümün önüne geldi.

"Ama zaten gelecektim. Bir saat oldu eve geçeli. Uyuyacaktım tam."

"Beni arasaydın ben seni alırdım. Yetişirdin. Yetişmesen de bir şey olmazdı."

"Yarım gün yok yazıldıktan sonra gelmemin bir anlamı yok ki."

"Yok yazdırmazdım seni. Keşke- keşke gelseydin." dedi derin bir nefes vererek.

"Gelemedim. Üzgünüm." diye mırıldandım.

Bir süre karşı taraftan ses gelmediğinde ne diyeceğimi bilemedim. Telefonu kapatmış olabilirdi.

"Alo?"

"Efendim?"

"Kapattın sandım."

"Sen kapatırsın sandım ben de."

Hafifçe güldüm.

Neden güldüğümü de bilmiyordum. Sadece... Sadecesi bu kadardı. İnsanlar gülebilirdi yani.

Ben gülünce o da güldü.

Bir süre daha sessiz kaldık ama telefonu kapatasım gelmiyordu. Gözlerim kapandı kapanacaktı ama telefonu kapatmak istemiyordum.

"Deniz. Geleyim mi yanına?" diye sordu rica dolu bir ses tonuyla.

Afalladım. Beklemiyordum sanırım.

Reddedebilirdim.

Reddetmedim.

"Şey... Okul ne olacak?"

Parmak uçlarımı koltuğun üstünde gezdirirken yine derin bir nefes verdi.

"Sikerim okulu, sen olmasan okulum semtine uğramam Merkür Retrosu niye anlamıyorsun?"

"Hayır. Sabah sabah gitmişsin. Tamam gel ama geleceksen de en azından öğle arasından sonra gel. Yarım gün yok yazılırsın."

"Deniz okul sistemi bilgisayarımın içinde..."

"Olsun. Öğlen arasında geleceksen gel. Erken gelirsen kapıda kalırsın bak."

Oflayarak güldü.
"Umarım zaman hızlı geçer."

Bir şey demeden alt dudağımı dişlerim arasında kemirdim.

"Tamam Merkür Retrosu. Seni seviyorum, görüşürüz."

"Görüşürüz." dedim sadece.

Ardından telefonu kapattım.

Kendime gelir gelmez an önceki telefon görüşmesinin saçmalığı yüzünden ellerimi yüzüme kapattım.

Sanki bu çocukla konuştuğum her an beynimi biraz daha kaybediyordum.

"Of Deniz! Ne gerek vardı eve çağırmana?" diye bağırdım kendi kendime.

Bir süre sessizce ellerim yüzümdeyken tavanı izledim. Sonra da hızlıca doğruldum.

————

hayırdır sen bi' tutuştun?

Merkür Retrosu (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin