Yine bir öğle arası Sezen yine yanımızda olmadığı için Ahmet'in gözümün önünde Ceylin'e niyetini belli edecek lafları sıralamasını izlemek zorunda kalışıma üzülüyordum. Başka arkadaşım olmadığı için buna katlanmam gerekiyordu.
Ceylin yine yemek yemiyordu ve Ahmet ona kızıyordu. Başta bunu şımarıklığından veya Ahmet'in dikkatini çekmek için yaptığını düşünüyordum ama zamanla gerçekten yemek konusunda bir problemi olduğunu fark etmiştim.
Aslında sadece yemek konusunda değil, genel olarak tuhaf davranıyordu. Örneğin makyajında en ufak bir bozulma görse o an ne iş yapıyorsa bırakıp onu düzeltiyor, yemeklerini sürekli olarak aksatıyor yiyeceği zaman da bir şeyleri mırıldanır cinsten hesaplayarak yiyordu.
Tam olarak sorunun ne olduğunu henüz anlayamadığım için ona yardımcı olamıyordum. Sevdiğim çocuğun onu sevmesi benim ondan nefret edeceğim anlamına gelmezdi. Biraz zorba olmasa gerçekten belki bir şekilde yine arkadaş olabilirdik ama arkadaşlık nedir nasıl olunur onu bile bilmiyordu.
Ve her ne kadar empati yapmaya çalışsam da sonuçta ben de enayi değildim. Elbette fazlasıyla kıskanıyordum. Bu kıskançlığın da kimi zaman ona tersleme veya sinir olarak yansımasına engel olmuyordum.
Bence o kadar da olurdu.
Yan masada oturan Kutay'ın gözlerini üzerimde hissederken başımı hafifçe kaldırıp ben de ona baktım. Sırıtarak elini kaldırdı. En son Ahmet olayından beri vicdanen sorumlu hissettiğim için ona iyi davranmaya çalışıyordum.
Elimi çok usulca kaldırıp açıkçası pek samimi olmayan bir şekilde gülümsedim. Sonra da yüzüne bakmadan yemeğime döndüm.
————
Sokakta yürürken üçümüzün de sessiz olması pek alışılmış bir şey değildi. Yani en azından Sezen'in sürekli bir şeyler anlatması rutin olduğundan şimdi sessiz duruşu şaşırmama sebep olmuştu.
Öte yandan Ahmet bugün Ceylin'le aralarında yaşanan bir gelişme yüzünden asla bize odaklanmıyordu. Ve bu cidden sinir bozucuydu çünkü Sezen iyi değildi.
"Sezen ne oldu?" diye sordum omzuna omzumla vurarak.
İrkilerek kolunu çekti. Gözlerime baktığında bakar bakmaz yüzünü çevirdi.
"Ha?"
"Ne oldu?"
Göz bebekleri irileşti.
"Yok... Bir şey yok...""Emin misin? Var bir şey."
"Yok!" dedi hiddetle.
Ani tepkisiyle birlikte ben de irkilerek ona baktım. Ahmet de başını kaldırmıştı.
Gereksiz çıkışının ardından derin bir nefes verdi.
"Bağırmak istemedim..."
"Sorun değil. İyi değilsin sen, görüyorum. Bir sorunun varsa söyle lütfen."
"İyiyim."
Ahmet kaşlarını çatarak Sezen'e birkaç saniye baktı. Onun bir şey demesini bekledim ama demedi.
Üzerine gitmemek için ben de sustum.
————
"Olmuyor of!"
Neredeyse sinirden kafayı yedirtecek soruyu ne yaparsam yapayım çözemiyordum.
Hırsla defteri kitabı kapattım. Böyle zamanlarda zorladıkça çözemiyor, çözemedikçe zorluyor ve anlamsız bir paradoksa sokuyordum kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merkür Retrosu (bxb)
Teen FictionBurslu bir çocuk, kolejin kötü çocuğuyla tanışırsa ortaya çıkacak hikaye diğerlerinden pek de farklı olmazdı. Yani, sanırım olmazdı.