yirmi üç

17.1K 1.5K 463
                                    

Kapının sesini duyduğumda uzandığım yerden kalkıp esneyerek odadan çıktım. Çelik kapının demir kilidini indirdikten sonra kapıyı açtım.

Kutay ellerinde bir sürü poşetle sırıtıyordu.

"Selam Merkür Retrosu!"

"Aleyküm selam Kutay."

İçeriye girsin diye geriye çekilip elimi eve doğru açtım. Sırıtmaya devam edip ayakkabılarını çıkardı ve içeriye girdi. Onun arkasından çıktığı zaman düz giyebilsin diye beyaz ayakkabılarını düzelttim. Ardından ben de içeriye girdim.

"Kahvaltı yaptın mı?" diye sordu.

Sezen'in ağzından neler olduğuna dair bir şeyler almaya çalıştığım için yapamamıştım.

"Yok yapmadım daha."

Kaşlarını çattı. Elindeki poşetleri kaldırırken gerçekten kızmış gibi mavi gözlerini benim açık kahverengi gözlerime dikti.

"Ne demek yapmadım? Niye?"

Ani tepkisi karşısında gözlerimi büyülttüm.
"Yani... Yapmayı unuttum. Sezen'le konuşuyorduk."

"Ne demek unuttum ya? Kahvaltı önemli bir öğün, atlamamalısın. Hatta direkt öğün atlamamalısın Deniz."

Hep duyduğum naif sesinin yerini sert bir vurgu aldığında yutkundum.

"Tamam ya atlamam. Yerim şimdi seninle." diye mırıldandım.

"Yiyeceksin zaten." dedi.

Başımı salladım.

Mutfağa doğru yürüyüp elindeki poşetleri masanın üzerine bıraktı. Ben de peşinden gittim. Aniden gerginleşen hava, onunlayken hiç alışık olmadığımdan dolayı beni şaşırtmıştı.

"Ne bunlar?" dedim poşetin birisini açarak. İçinde bit sürü abur cubur olduğunu görünce afallayarak yüzüne baktım. "Hepsinde abur cubur mu var Kutay?"

Omuz silkti.
"Birisinde börek var. Galiba kahvaltı yapmadığını hissetmişim ne bileyim. Aldım işte."

"Oha! Yıllık dolap şeyi falan mı ne yapacaksın bu kadar şeyi?"

"Ben mi ne yapacağım?" dedi gülerek. "Ben bir şey yapmayacağım. Asıl sen ne yapacaksın?"

Birkaç saniye kadar yüzüne boş boş baktıktan sonra nihayet anlayınca kaşlarımı kaldırıp omzuna vurdum.

"Kutay ya! Ben böyle şeyler istedim mi senden, niye hep yapıyorsun bunu?"

"Huyum kurusun." dedi sahte bir üzgünlükle alt dudağını büzerek.

Dalga geçtiğini anlayınca kaşlarımı çatıp omzuma hafifçe vurdum.
"Kurusun. Bu kadar şeyi ben ne yapayım? Çok fazla almışsın."

"Her gün yersin sen de Merkür Retrosu, sen de yani..." dedi gülümseyerek.

Ne diyeceğimi bilememiştim.

Bana bir şeyler aldıkça ve ben ona karşılığını ödeyemedikçe çok kötü hissediyordum. Sanki onu kullanıyormuşum gibi oluyordu ama gerçekten ben sadece onunla arkadaş olmayı deniyordum. Parası umrumda değildi.

"Teşekkür ederim." dedim mahçup bir tavırla.

Gülümsedi.
"Rica ederim bebe- sevdiğim ne demek."

Utançla başımı ocağa doğru çevirdiğimde pot kırdığını düşünmüş olacak ki o da başka bir tarafa baktı.

Halbuki ben sevdiğim dediği için çok tuhaf hissetmiştim. Birisinin sevdiği olmak çok değişik bir histi.

Merkür Retrosu (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin