"Siktirtme bana topunu, adamakıllı oynayın lan."
Kutay elindeki topu öfkeyle geldiği yere fırlattıktan sonra topu almak için gelen çocuk yutkundu.
"Tamam abi de niye kızıyorsun ki valla yanlışlıkla oldu."
Kutay dik dik suratına baktığında hafifçe omzuna dokundum.
"Abartma ya ne güzel oynuyorlar işte, olur arada.""Ama tutmasam sana geliyordu."
"Ama gelmedi. Sinirlenme hemen."
"Sen öyle diyorsan." diye mırıldanıp belimi kavradı.
Şortumun açıkta bıraktığı bacaklarımı tutarken oynayan çocuklardaki hareketliliğe baktım. Yeni birileri, daha doğrusu Kutaylar'ın sınıfındani erkekler, oyuna girmek istiyor olacaklardı ki oyun kesilmiş ve konuşulmaya başlanmıştı. Ahmet de elbette içlerindeydi. Uzun zamandır kısa sohbetlerimiz dışında konuşmuyorduk. Sınava ve bireysel hayatımıza dönük olmak ikimiz için de en iyisiydi.
Oyunu yeniden kurup başladıklarında yanımda oturan Kutay gözlerimin içine baktı. Kucağımda onun ceketi duruyordu.
Bu, aklıma birkaç ay önce kucağımda Ahmet'in ceketi varken yanımda oturduğu zamanı hatırlattığından yaşadığım deja vu hissiyle irkildim. Onun da aklıma aynı şey gelmiş olacak ki bakışları ceketine indi. Bir an gergin hissettim.
"Hava biraz daha sıcak olsa birazdan yanımdan kalkacaksın gibi hissediyorum." dedim düzgün kuramadığım cümlemle. O günün mevzusunu ben açmasam o açacaktı biliyordum, ikimizin de aklındaki tek şey oydu.
Hafifçe güldü.
"Biraz daha sahaya dönük olsan en sevdiğin rengi soracağım."Kucağımdaki ceketi sıkıp gözlerine baktım.
"En sevdiğim renk mavi, gözlerinin rengi olduğu için başka bir rengi sevmeyi kendime yakıştıramıyorum." dedim.Bir an donup kaldı. Bu tarz iltifatları o yaptığından dolayı benden böyle bir şey beklemiyordu. Ben de beklemiyordum.
Küçük bir çocuk gibi gözlerini kaçırıp sırıtarak çenesini kaşıdı.
Omzuna vurdum.
"Salak, utandın değil mi?" dedim gülerek.Vurduğum elimi tutup avuçları arasına aldı.
"Hep sen mi utanacaksın Merkür Retrosu?"Eğilip gözümün altına ufak bir öpücük kondurdu. Çevremizdeki insanları, bizi izleyenleri, dinleyenleri... Hiçbirini umursamıyordu ve bu bana da cesaret aşılıyordu.
Bir şeyi hatırlayınca hızlıca kucağımdaki ceketi burnuma götürdüm. Derin bir nefes aldım.
"Parfümünü mü değiştirdin sen bu arada?"
Başını salladı.
"Evet bebeğim, güzel mi?""Hmhm. Eskisinden daha güzel galiba, dur bakayım."
Ceketi yeniden burnuma götüreceğim sırada elini çenemle boynumun birleştiği yere koydu.
"Parfümün asıl kokusu nabzın attığı yerden gelir Merkür Retro'm." deyip boynunu yaklaştırdı.Boynundan gelen parfüm kokusuyla içim titrerken tenine yapışıp iz bırakana kadar öpmemek için kendimi sıktım. Onun yerine kaçamak bir öpücük kondurup geri çekildim.
"Çok beğendim. Bana böyle sert kokular yakışmıyor ama sana çok güzel oluyor."
"Sen benim minik bebeğim olduğun için parfüm kullanmasan da o güzel kokunu duyumsamayı seviyorum." dedi gülerek.
Yanaklarım kızardı. Alt dudağımı ısırıp sırıttım.
Bizim güzel güzel oturmamız evrenin zoruna gidiyor olmalıydı ki oturduğumuz yere Kutay'dan hoşlanan kız yürüdü. Yanında kimse yoktu ve gözleri dolu doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merkür Retrosu (bxb)
Teen FictionBurslu bir çocuk, kolejin kötü çocuğuyla tanışırsa ortaya çıkacak hikaye diğerlerinden pek de farklı olmazdı. Yani, sanırım olmazdı.