Elimdeki kıyafetleri yatağın üzerine bırakırken oradan oraya koşuşturup oldukça heyecanlı bir şekilde eşyalarını ayarlamaya çalışan Sezen'i ve ne balo ne de başka bir şey sikinde değilmişçesine sandalyede geriye yaslanmış elindeki tenis topunu duvarda sektiren Ahmet'i izliyordum.
Ayşe Teyze odanın kapısını açıp gülümseyerek kollarını iki yana açtı.
"Hadi verin takım elbiselerinizi de ütüleyeyim."
Heyecanlı bir şekilde kollarının arasına kıyafetlerimi verirken Ahmet'in kıyafetlerini de ulaştırdım. Çünkü kendisi söyleneni pek duymuş gibi durmuyordu.
Odanın kapısı bizim için tekrar kapandıktan sonra Sezen elbisesini kaldırdı. Üzerine tutup bize doğru döndü.
"Ay güzel mi?" dedi sanki almaya beraber gidip de onu kabinden çıktıktan sonra hayranlıkla süzmemişiz gibi.
"Harikasın." dedim yatağa otururken.
Sezen Ahmet'e baktı. Ahmet bir an tepki vermeyi unuttuğunu hatırlayınca doğruldu.
"Güzel, güzel Sezen."Rahatlamış bir şekilde elbiseyi bıraktı.
"Makyajım, saçım, kıyafetlerim... Hepsi duruyor Allah kahretmesin geç kalacağım!"
Ahmet esnerken umarsızca konuştu.
"Saat 4 ve akşam 19:30'da.""Sen ne anlarsın öküz! Giyiniyorum ben, sonra makyajımı yaparım. Ya da önce saçımı mı yapsam? Makyajımı kendim mi yapsam kuaföre mi gitsem? Hayır kuaför çok abartı bir şey yapabilir, kendim hallederim. Of!"
Sezen'in kendi kendine söylenmeleriyle hafifçe güldüm. Erkek olmak onlara göre baya bir rahattı. Az önce duş almıştım. Birkaç gün önce saç tıraşı olmuştum ve sakallarım çıkmadığı için şimdi onu düşünmeyecektim. Tek yapmam gereken takım elbisemi giymek, parfüm sıkmaktı.
Bir yandan aklım Kutay'daydı. Dün geceden beri konuşmamıştık ve günaydın mesajımı da hala görmemişti. Balo için hazırlandığını bildiğimden rahattım ama birkaç saat bile görüşmesek onu özlemeden yapamıyordum.
Sırtüstü uzandığım yatakta Sezen odadan çıkınca Ahmet'le yalnız kalmıştık.
Ellerimden birini dudaklarıma çıkarıp işaret parmağımı sürttüm ve diğerini enseme koydum. Sıkılmıştım biraz.
Göz ucuyla ona baktım. Elindeki tenis topunu duvara fırlatıp durmakla meşguldü.
"Ben Kutay'ı seviyorum." deyiverdim bir anda.
Kendisine gelen topu şaşkınlığından ötürü tutamazken hızlıca bana doğru döndü. Yüzündeki şaşkınlık resmen elle tutulur cinstendi.
"Nasıl yani?" dedi afallamış bir şekilde. "Arkadaş olarak mı dedin anlamadım ben şimdi."
"Hayır arkadaşça değil. Senin Ceylin'i sevdiğin gibi." dedim yüzüne bakarak.
Sezen'e söylemek çok zor gelmişti ama Ahmet'e aniden söyleyebilmiştim. Bunun sebebi Sezen'i kaybetmek çok korkuyor oluşumdu. Ahmet'i kaybetmekten korkmuyordum. Zaten kazanılmış bir şey kalmamıştı elde artık.
Kaşlarını çattı ama sinirden değil de bariz şaşkınlığından dolayıydı bu. Hareketlerinden anlayabiliyordum.
"Yani şimdi sen şey misin?""Ne miyim?" dedim hafifçe gülerek. O söylesin istiyordum. Bugüne kadar ona onun için hissettiğim hiçbir şeyi böylesine açık ifade edemezken şimdi ben anlatmaya çalışıyordum.
"Biraz karıştırıyorum ama gay... Doğru anlayıp söyledim mi?"
Başımı aşağı yukarı salladım.
"Evet, doğru anlayıp söyledin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merkür Retrosu (bxb)
Teen FictionBurslu bir çocuk, kolejin kötü çocuğuyla tanışırsa ortaya çıkacak hikaye diğerlerinden pek de farklı olmazdı. Yani, sanırım olmazdı.