Sabah alarmım başımda öttüğünde zaten gece boyunca ani karın ve kalp kasılmalarından tadına varamadığım uykumdan uyandım. Alarmı bilerek normalde kurduğumdan çok daha önceye kurmuştum çünkü evimde bir misafir vardı.
Sendeleyerek ayağa kalkıp lavaboya girdim. Her sabah yaptığımın aksine aynanın önünde biraz oyalanmıştım. Gözlerimin altı uykusuzluktan biraz morarmış gibiydi. Ofladım. Tenim beyaz olduğu için en ufak morarma veya lekemde belli oluyordu her şey. Soğuk suyu avuçlarıma doldurup birkaç kez daha yüzüme çarptıktan sonra banyodan çıktım.
Odama doğru yöneldiğimde yüreğime dolan heyecanı bastırmaya çalışıp kapıyı usulca açtım. Kutay uyuyordu. Birkaç minik adımla yanına ulaştıktan sonra yatağın bir ucuna oturdum.
Sarı saçları alnına dökülmüş, saçlarının aksine daha koyu bir renge sahip olan kirpikleri kapalıydı. Düzenli bir nefes alışveriş senkronizasyonu içerisindeydi. Çenesi ve burnu yastığa gömülüydü. Örtüyü boynuna kadar çektiği için şu an nasıl yattığını göremiyordum.
"Kutay." diye mırıldandım.
Elbette uyanmadı.
Elimi kaldırıp omzuna koydum ve hafifçe sarstım.
"Kutay."Uyanacak gibi oldu ama uykusu ağır bastığından olsa gerek gözlerini aralamadı.
Oflayıp omzundaki elimi saçlarına kaydırdım. Sarı tutamlara dokunma isteğiyle yanıp tutuşurken kendimi tutmadım. Saçlarını yavaş yavaş okşadım. Elim yumuşak saç telleri arasında dolaştıkça yüzümde bir gülümseme peyda oldu.
Birden bileğime sarıldığında beklemediğim için irkildim. Eli bileğimi tam anlamıyla sıkı sıkıya tutuyordu. Mavi, kısık gözlerini kırpıştırarak bana baktı.
Çenesini kaldırıp gülümsedi.
"Günaydın." diye mırıldandı uykulu boğuk sesiyle.
"Günaydın." dedim ben de kısık bir sesle.
Sonra birden sıkı sıkıya tuttuğu elimi saçlarından ayırdı. Avuç içime dudaklarını bastırıp uzun bir öpücük kondurduğunda kalbim göğüs kafesimden ayrıldı sandım. Nefes alışverişlerim deli gibi hızlandı, elimi serbest bıraktığında hızlıca dizimin üzerine koydum.
"İnsan böyle mi uyandırır?" diye sitem etti sırıtarak.
Kaşlarımı çattım.
"Nasıl yani?""Ne bileyim dünki gibi bir öpücük alsam hiç fena olmazdı."
Utançla omzuna vurdum.
"Kutay!""Efendim Merkür Retro'm?"
"Of ya!"
"Of!"
"Bir tane yapıştıracağım şimdi!"
"Yapıştır!"
Ben sinirle karışık bir heyecan içerisinde söverken o da benim heyecanımı taklit ederek cevaplar veriyordu.
Hızlıca ayağa kalktım.
"Gidiyorum ben! Kahvaltı hazırlayacağım!"Bileğimden tuttu. Yataktan henüz çıkmamıştı, dirseğinin üzerinde duruyordu.
"Ellerinden bir şey yeme fırsatını normalde kaçırmam biliyorsun ama bugün dışarıda yesek, sana kahvaltı ısmarlasam olmaz mı?""Olmaz. Ne gerek var para vermeye, evde yeriz."
"Almak istiyorum işte, bir kere de bozma."
"Ama-"
Hızlıca ayağa kalktı o da.
"Ama'sı yok. Kahvaltı yapar öyle gideriz okula."Israrlı ve aksi bir düşünceyi kabul etmeyecek gibi duran bakışlarına karşılık omuzlarımı düşürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Merkür Retrosu (bxb)
Teen FictionBurslu bir çocuk, kolejin kötü çocuğuyla tanışırsa ortaya çıkacak hikaye diğerlerinden pek de farklı olmazdı. Yani, sanırım olmazdı.