18.Bölüm

150 15 4
                                    

Multimedia: Hetaconteir (Coro)

     Ruhlar şehri



       Gözlerini büyük bir acıyla açmaya çalışan Kavin gözlerinin açılmamasını isteyen bir çift göz bandının olduğunu düşündü. Sert bir yere bağlı olduğunu fark eden Kavin gözlerindeki bağ yüzünden etrafına bakamasa da, iyi duyma özelliğiyle bulunduğu yerde tek başına olmadığını biliyordu.

     "Kim var orda?" diye sordu Kavin

Bulunduğu yerde yankılanan ayak seslerini duyan Kavin kapalı bir yerde olduğunu anlamıştı. Çenesinde hissettiği kalın güçlü parmaklarla yanağına baskı yapan kişinin yüzünü göremese de karşısında olduğunu biliyordu. Kendisini kokladıklarını düşünen Kavin, göremediği kişi ya da kişilerin çıkardığı garip koklama sesinden emin olmuştu.

"NEDEN BENİ KOKLUYORSUN?" diye bağırdı Kavin

Söylediği her bir kelime yankılanarak kulağına gelirken, bulunduğu yerde sessizce duran kişinin neden garip davrandığını düşünüyordu. Birkaç dakikalık sessizlik ortama hâkim olduğunda Kavin göremese de kulaklarıyla hedef ile arasındaki mesafeyi ölçebilirdi. Konsantre olan Kavin derin bir nefes aldı.

Beş adım solundan gelen kalp atışını duyan Kavin göremese de başını kaldırıp o yöne çevirdi. Karşısında duran kişinin hızlanan kalp atışını duyduğunda, hiçbir duygu belirtisi göstermeden sakince yutkundu.

'Kalp atışı neden normalden daha hızlı atmaya başladı' diye düşündü Kavin

"Sorularıma" dedi Kavin sakin bir tavırla "cevap ver"

Sözünü bitirdiğinde kalp atışlarının eski haline geldiğini duyan Kavin, soğukkanlılığını korumaya devam etti. Ayak sesleri bir adım önünde durduğunu belirtirken, kulağında derin bir sıcaklık hissetti.

-Korkuyorsun- dedi yüzünü göremediği adam -korktuğunda salgıladığın kokundan anlaya biliyorum-

Yanağında hissettiği sivri pençe yavaşça yanağından çenesine doğru kayarken, et kokan sıcak nefesini yüzünde hissediyordu. Yüzüne çarpan sıcak nefes git gide çoğalırken, gözündeki bağın gevşediğini hissetti. Yumuşak bez parçası yavaşça yere düşerken, Kavin yüzüne gelen parlak ışık yüzünden gözlerini yavaşça açtı.

Görüşündeki bulanıklık yavaşça dağılırken gözlerinin önünde duran iri et yığınına baktı. Gözleri eski haline geldiğinde karşısında duran şeyin tüylü bir yaratık olduğunu gördüğünde, derin bir nefes aldı. Bir mağaraya benzeyen ortamda bir oradan bir oraya volta atan yaratığa bakan Kavin, Arç'ın anlattığı şeyleri hatırlamıştı.

'Doğa ruhları fiziksel saldırılarda otuz adam gücünde olurken, kendilerine ait büyü güçleriyle açığı bulunmayan tek yaratıklardır. Zümrüt gibi parlayan mavi gözleri, aslanın kuyruğunu andıran uzun kuyrukları, üç metre boyları ve esnek vücutlarıyla kusursuz canlılardır'

"Sizin" dedi Kavin karşısında duran aslan görünüşlü yaratığa bakıp "zararsız, iyilik canlısı birer topluluk olduğunuzu duymuştum"

Volta atmayı bırakan yaratık kuyruğunu sallayarak karşısında kalın ağaç gövdesine bağlanmış insana yaklaştığında, büyük eli ve sivri pençeleriyle çenesinden tuttu. Kulağına yavaşça eğilen yaratık kan ve et kokan nefesiyle tekrar kulağına fısıldadı. -Biz barış canlısı bir topluluğuz; ama şeytanın oğluna merhamet etmeyeceğiz-

Küçük bir alaycı tavır hisseden Kavin öfkeyle kaşlarını çatarken, mağarayı andıran duvarlar ile küçük tepecikli zeminde yankılanan hırıltı yaşlı ve güçsüz geliyordu. Uzun cübbe giyen yaşlı bir doğa ruhu yavaşça kendisine doğru yaklaşırken, elinde sıkıca tuttuğu kıvrımlı sopasıyla aynı aralıklarla yere vuruyordu.

Asanın çıkardığı sesler yanına geldiğinde sona ererken, karşısında uzun beyaz sakalyla duran yaşlı doğa ruhuna baktı. Koyu mavi gözleri her an sönecek gibi parıldarken zayıf vücudu üzerindeki cübbenin ağırlığıyla eğilmişti.

Gözlerinin içine bakan yaşlı ruh elindeki sopayı yavaşça hemen arkasında duran iri vücutlu canavara uzattı. Zayıf titrek elleriyle omzundan tutan yaşlı ruh, her an sönecek olan gözlerini kısıp karşısında bağlı duran insan çocuğa baktı. Bir doğa ruhuna göre daha küçük ve daha cılız kalan çocuğun parlayan buz mavisi gözlerine baktı. Korku ile ellerini omzundan çeken yaşlı ruh panikle birkaç adım geri gittiğinde, korkuyla açılmış gözleriyle Kavin'a bakıyordu.

Titreyen bacaklarıyla ayakta zor duran yaşlı ruh gözlerini kırpmadan Kavin'a bakarken, hemen arkasında kendisini tutan iri vücutlu çocuğa baktı. -Onu çöz- dediğinde kırmızı saçlı ruh, saçları gibi kalın kırmızı kaşlarını çatıp karşısında bağlı olan çocuğa baktı.

Öfkeyle hırlayan iri vücutlu ruh koluna giren yaşlı doğa ruhu ile arkasını dönüp giderken, yanlarından geçen iki genç ruh hızla Kavin'ın yanına geldi. Bağlı olan ipleri pençesiyle kesen genç ruh bir adım geri giderken, Kavin bileklerinde çıkan ipin izini ovuşturup yanma hissini azaltmaya çalışıyordu.

-Dışarı- diye tısladı genç ruh sivri pençesini Kavin'ın sırtına bastırıp

     Uzun bir koridoru andıran in yavaşça çoğalan güneş ışığı ile aydınlanırken yosun, çimen ve adını koyamadığı değişik çiçek kokularını içine çekti. İçeri giren ışık huzmesinin içine giren Kavin yavaş adımlarla ilerlemeye devam ederken gözlerini acıtan ışık yüzünden gözlerini kısıp eliyle siper etmeye çalıştı.

     Güneş ışığına az da olsa alışan gözleriyle etrafa bakan Kavin, yeşilliğin ve farklı renklerdeki ışıkların havada uçuştuğunu gördü. Arkasından ittiren genç ruh sayesinde öne sendeleyen Kavin kaşlarını çatıp baktı. "Neden itekliyorsun be?"

     Genç ruh kendisine seslenen buz mavi gözlere aldırmadan yanından geçerken, Kavin etrafında şaşkın ifadelerle bakan doğa ruhlarını gördü. Her yaştan doğa ruhu, dev kalın ağaçların altında öylece kendisine bakarken, iri vücutlu doğa ruhunun öfke dolu sesi yankılandı.

  -Onu kâhinin yanına getirin- Büyük bir hırlamaya benzeyen konuşmasını duyan Kavin bakışlarıyla etrafına bakarken, ağaçların gövdesine yapılmış merdivenleri gördü. Birçok ahşap merdiven daireler çizerek ağaca doğru ilerlerken, kalın sarmaşıklarla sağlamlaştırdıklarını fark etti.

     Kolundan çekiştirilerek en yakın merdivene doğru ilerleyen Kavin öfkeyle etrafına bakınıyordu. Kendisine bakan küçük bir çocuk ruhun korkuyla kardeşine sarıldığını gören Kavin, gözlerini ayaklarının ucundaki tahta basamağa sabitledi. Basamaktan attığı her adımla ağacın tepesine yaklaşan Kavin, ağaçların arasından gelen gülme sesleriyle dikkatini topladı.

     Yeşil yaprakların arasından bir yıldız gibi parıldayan turuncu ve mavi ışıklar yeşilliğin arasındaki bir gökyüzünü anımsatıyordu. Her adımda ışıklara biraz daha yaklaşan Kavin merdivenin sonuna geldiğinde, hayallerinin ötesinde bir şeyle karşılaşmıştı. Şaşkınlıkla parıldayan mavi gözleriyle etrafındaki yepyeni dünya ya baktı.

     Düz ahşap zeminin üzerine yapılmış ağaç evlere bakan Kavin yep yeni bir köye tanıklık ediyordu. Sarmaşıklara konmuş mavi parıltılı böcekler, evlerin muazzam şekilli mimarileri, hayat dolu sıcaklığıyla bakan yerli doğa ruhları ve evleri süsleyen sarmaşıklarla muazzam bir köy olduğunu gösteren görüntüye büyük bir açlıkla bakan Kavin gözlerini tereddütle kırptı.

-Buraya gel- diye hırladı kızıl saçlı doğa ruhu

Oyuncak Melekler #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin