1 Kasım 1328
Gece yarısı... Slincair kalesinin doğu kanadı...
Ölüm sessizliğinin hüküm sürdüğü kale Joannah'ın gelinliğinin boncuk tıkırtıları ile dolmuştu. Kadının çıplak ayakları soğuk zemini artık hissetmiyor kasımın buz gibi rüzgarı tenine işlemiyordu. Geçen bir sene Joannah için göz yaşından yıkımdan ve acıdan başka bir şey getirmemişti ona lakin bu gün dayanacak gücü kalmamış çektiği acılar bedeninden taşmıştı. Oğlu henüz 15 yaşında genç bir delikanlıydı ve her ne kadar kaybettiği kocası kadar zeki ve ihtiyatlı olsa da bir kalenin idaresini başarabilecek kudrette değildi. Kendisi ise değil bir kale idare etmek Eathan'dan sonra geçen her güne lanet ediyordu. Joannah ölümü beklerken her gün ölüyordu. Kocasının onları bırakıp gidişi ve bir hiç uğruna çocuklarını babasız bırakmasına anlam veremiyordu lakin ne önemi vardı? Yiten yitmişti bir kere... Şimdi ise klanın ihtiyarları evlenmesi gerektiğine karar vermişti. David ve Ian büyüyene kadar yerlerine vekaleten klanı idare edecek bir beye ihtiyaçları vardı.
Joannah ilk aşkı biricik kocası ile geçirdiği güzel yılların izlerini taşıyan duvarlara bir müddet boş boş baktı. Onun ardından her şey bu soğuk duvarlar gibi bomboş kalmıştı ve birileri kendisine sorma gereği bile duymadan yeniden evlenmesini istiyordu. Joannah acı dolu bir nefes verirken bunun asla mümkün olmayacağını hatırlattı kendine. Herkes gibi o da farkındaydı ki evlenip çocuklar vereceği yeni adam burada asla vekaleten bulunmayacaktı ve evlatları hiçbir zaman hak ettikleri yerde duramayacaktı. Öyleyse nefes almanın onlara acıdan başka getireceği ne olacaktı?
Elindeki mumu eğerek yavaşça perdelere değdirdi Joannah. Az sonra istenilen düğünü gerçekleştirecekti Lakin bu düğün aşkına kavuşacağı cennette olacaktı. Joannah kararlılıkla başını salladı. Hakettikleri mutluluğa cennette kaldıkları yerden devam edeceklerdi. Yavaşça tutuşan perdelerin yaydığı kırmızı alevlere bakarak bir alt kata evlatlarının ve kendisine ait olan yatak odalarına doğru ilerledi. Evet bu gerekliydi ve çocukları ona anlayışlı olacaktı. Bundan sonra acı çekmeyecekler huzurla koşup oynayacaklardı. Titreyen elleriyle mavi varaklı perdelerde mumu gezdirirken birkaç damla süzüldü kadının gözlerinden. Önce Davidin odasının önünden geçti. "Artık hiç kimseden emir almayacaksın oğlum..." ve ardından Ian'ın odası önünde durdu. "Sana çektirdiğim acılar için beni bağışla..." diye mırıldandı. Son olarak iki yaşındaki kızı ile yattığı odanın önüne geldiğinde ise titreyen elleriyle kapıyı açtı. Bebeği her zamanki gibi beşiğinde huzurla uyuyordu. "ve sen küçüğüm... bundan böyle her gün huzurla uyuyacaksın..."
Joannah odadaki perdeleri de tutuşturduktan sonra yatağına uzandı ve titreyen mumu sol tarafındaki boş yastığın üzerine bırakıp etraftaki alevlerin sıcaklığını yaydığı odada beşiğin parmaklıkları ardında uyuyan kızına bakarak gülümsedi. Artık tükeneceklerini bildiği yaşları son kez serbest bırakırken çocuklarını uyuturken söylediği ninniyi mırıldanmaya başladı.
"Uyu güzel bebeğim uyu,
tatlı rüyalar seninle olsun,
Yıldızlar eşlik etsinler sana,
Ay yazacağın tarihe şahitlik etsin,
Güneş yarın bizim için doğacak,
Uyu güzel Jennam uyu,
Seni hep seveceğim uyu...
---
Ian öksürerek gözlerini açtı. Odasının içi dumandan görünmez olmuştu. Küçük çocuk telaşla yatağından fırladı ve kapıyı açtı. Perdeler tutuşmuş camların tahta çerçeveleri çatırdamaya başlamıştı. "Yangın!" diye bağırdı Ian öksürürken. Alevin etkisiyle ısınan taşlara zıplayarak basarak annesinin odasına koştu. Her yer alevler içindeydi ve etrafı sarmış haldeydi. Ian öksürerek kardeşinin beşiğine koştu. El yordamıyla bebeği tuttu ve arkasını dönüp annesine baktı.
"Anne kalk!"
"..."
"Anne kalk yangın!"
Küçük çocuk sonunda annesinin olduğu yeri görebildiğinde yatağın çoktan alev almış olduğunu fark etti ve kapıya koşmak istedi lakin yatağın dört yanında dikili olan ahşap kenarlıklardan biri önüne düştüğünde onun için çıkış noktası bütünüyle kapanmıştı. Ian öksüren kardeşiyle alevlerin olmadığı bir köşeye geçerek bebeği yere yatırdı ve onu korumak için üzerine kapaklandı. Burada ne kadar dayanabileceklerini bilmiyordu.
"Yardım edin!" diye bağırdı sesinin yettiğince. Diğer yandan da öksürükleri arasında ağlamaya başlayan kardeşini susturmak için bir şeyler söylemeye çalışıyordu lakin cam dayanamayıp patladığında ve alevler üzerine gelerek geceliğini tutuşturduğunda artık yapacak hiçbirşey olmadığının farkına vardı. eliyle tutuşan geceliğini söndürmeye çalışırken bir yandan da yanında duran küçük halı ile yüzünü korumaya çalıştı. ateş bacaklarının arkasından sırtına yükseldiğinde ise güçlü kalabilmek için tanrıya dua etti. Ian bedeninden yayılan et kokusunu alabiliyor kardeşinin üzerinde bağırarak çırpınıyordu. Neyseki tanrı duasını duymuş David üzerine tam zamanında bir kova suyu boca etmişti. Ian yanan bedeninin acısının bir an için hafiflediğini hissetse de acı ağabeyinin ikisini birden kucaklayıp odanın dışına atmasıyla geri geldi.
"Kalk Ian! Jenna'yı çıkar! Yardım çağır! Annemi alacağım."
"Ağabey! Annem.." Ian birşey diyemeden David odaya geri girdi. Küçük çocuk ise yanan canına rağmen kardeşini kolundan sürükleyerek koridordan çıkarmaya çabaladı. Merdivenin başına geldiğinde ve kendilerine doğru koşan ayakları gördüğünde ise duyduğu acıya dayanamayarak gözlerini kapattı.
---
22 Kasım 1328
Yangından dört gün sonra gözlerimi açtığımı söylüyorlar. Sonrasında çektiğim acıları ise bir tanrı birde ben biliyorum. Tüm vücudum sarılı acı dayanılmaz. Doktor uzunca bir müddet daha yatacağımı söyledi. Bacaklarımın arkası ve sırtım tamamen yanmış. Derinin yenilenmesi içinse kıpırdamamam gerekiyormuş. Elimin üzerindeki acı dindi. Ewan da bana sıkıntımı giderebilmem için defterimi verdi. Olayın ardından beni ve Jenna'yı kalesine getirmiş. Jenna iyi onu korumayı başarabilmişim sanırım. Elleri ve ayaklarında yanıklar varmış ama bedeni sağlam durumdaymış. Annem ve ağabeyimi ise odadan çıkaramamışlar. Kim bilir belki bende onlar gibi ölüp giderim o yüzden kendi ismim üzerine de bir çizik atacağım.
1 Ocak 1329
Adımın üzerine çizdiğim çizgi ile birlikte ne yazık ki hayattayım. az önce yeni bir yıla girdik. Bu ne ifade ediyor artık bilmiyorum lakin Jenna'nın gülümsemeye devam edebilmesi için yemekte birlikte yeni yıl şarkısı söyledik. Yanıklarım iyi durumda hala sırt üstü yatarken biraz rahatsız olsam da bunun, bedenimin arkasındaki hissizlikten kaynaklandığını düşünüyorum. Doktor belki büyüdüğümde yeniden hissedebileceğimi söyledi lakin haritadan farksız yaratık gibi görünen bedenim öyle söylemiyor. Üstelik hala bedenimin içinde canım yanmaya devam ediyor. Ne hissedeceğimi bilemez haldeyim.
10 Şubat 1329
Geçen gün yangında öldüğüm söylentilerinin yankıları duyulmaya başladığında Ewan beni Edinburg'a getirdi. Şu an saraydayız. Ewan, varlığımın kendisi tarafından korunmaya alınması talebinde bulunacak böylelikle benimde rızam ile resmi olarak Sinclair McDonald'ın bir vilayeti kabul edilecek. Ewan ben sorumluluk alabilecek yaşa gelene dek kaleyi koruyacağına yemin etti ve ben ona güveniyorum. Zaten başka kime güvenebilirim ki?
20 Mayıs 1329
Bu gün Sorcha'nın öldüğü gün. Ewan ile birlikte SinClair kalesini ziyarete gittik. Kalenin doğu kanadı harabeye dönmüş durumda. Ewan bu gün bana Sorcha'ya olan biten her şeyi ısrarlarıma dayanamayarak anlattı. Onun nasıl bebek sahibi olduğunu ve babamın intikamı uğruna nasıl can verdiğini... Olaylara hala anlam veremesem de Ewan büyüdükçe daha iyi anlayabileceğimi söylüyor. Bununla birlikte Doğu kanadının onarılmamasında karar kıldım ve Ewan da buna saygı duyacağını söyledi. Babamı öldüren ve ailemin yitip gitmesine neden olan Ferguson adından sonsuza kadar nefret edeceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAH KEÇİSİ
Historical FictionIan Sinclairin duyguları uzun zaman önce yanıp kül olan kalesi ile birlikte yerle yeksan olmuş, kalbi biricik sevgilisini toprağa verirken aklını yitiren annesinin çığlıklarıyla gömülmüş, hissiz bir adamdı. Bildiği, sevdiği ne varsa tek başına hayat...