Ferguson kalesinde son birkaç gündür matem havası vardı. Evlerinin neşesi, güzel kızları kaybolmuştu. Lakin bugün dokunulmayan kahvaltı sofrasından çığlıklar ve hıçkırıklar yükseliyordu. Tüm aile masa başında toplanmış Callie'nin nereye gittiğini bulmak için çözüm yolları üretmeye çalışıyordu. Connor o günden bu yana Grant ve civarında girmedik delik aramadık kapı bırakmamıştı lakin tesadüf eseri kaleye girerken saraydan gönderildiğini üzerindeki mühürden anladığı mektup eline geçmiş ve Brian'a Ferguson'a göstermeden önce açıp okumuştu.
"Brian Ferguson,
Yaklaşık iki gün önce aldığım mektupta yazanlar beni derin bir hayal kırıklığına uğratmış olsa da Leydi Caledonia Ferguson'un kendisine yakışmayacak bir hareket sergileyerek Sinclair lordu Ian Sinclair'e duyduğu aşk üzere kaçmış olduğu gerçeğini kabullenmek zorunda olduğumu biliyorum. Bu durumun klanlar arasındaki yıllardır süre gelen kan davasının son bulmasına yardımcı olacağını da bildiğimden klanın herhangi bir ayaklanma yahut savaş girişiminde bulunmaması ve Leydi Ferguson'un Sinclair lordu Ian ile evlendirilmesine izin verdiğinizi ümit ediyorum. Bu evliliğin olası bir iç karışıklığı önleyecek olduğunu, ülkenin şu anki durumunu ve dahi İngiltere Kralı Edward'ın üzerimizdeki baskısını sizinde bildiğinizin bizzat farkındayım. Hal böyleyken herhangi bir karışıklığı önlemeniz, yıllardır süre gelen kuzey güney çatışmasını bitirecek ve olası bir baskında bütünlük sağlayarak kolayca savunmaya geçeceğimiz anlamına gelmektedir. Lord Ian Sinclair ve Leydi Ferguson'un en kısa zamanda evlilik akitlerini bizzat sarayımda gerçekleştireceğimi kızınızın çeyiz parasını tümüyle karşılayacağımı bildirmek üzere yazdığım bu mektubun dikkate alınması kesin emrimdir.
Kral Anderson."
Connor öfkeliydi. Tanrı biliyor ya öyleydi. Callie kaçmak için kendisini kullanmıştı. Fenix kuşu muhabbeti ve anne babasının başına gelenleri aniden merakı boşa değildi. Muhtemelen Sinclair adını öğrenmekti tüm çabası. Adamın onu nerede bu denli çılgına çevirdiğini bilmiyordu lakin bu yaptığı affedilemez bir hataydı. Tüm ailenin perişan vaziyette oturduğu yemek masasının orta yerine elindeki mektubu atarken küfretti.
"Siz perişan olduğunuzla kalın. Kızımız Sinclair kalesinde büyük aşkı ile gününü gün etsin!"
Brian mektubu kendisine doğru çekip okurken Liamh ve William yanına gelerek Connoru öfkelendiren kelimelerin kendilerini de yakmasına izin verdiler. Lily olduğu yerde baygınlık geçirdi ve Maeve babasından alarak yüksek sesle mektubu diğerlerine okuduğunda Morigan ve Arcana çığlık attılar. Rosalind ise iri iri açtığı gözleri ile William'a bakmaktaydı.
Brian kızının yüksek sesle mektubu okumasıyla elini kalbine götürerek sıkışan göğsüne iyice bastırdı. Başı dönüyor ve soğuk soğuk terliyordu. Göz ucuyla Liamh'ın kolunda yatan karısına baktı ve Rosalind eline aldığı bir bardak su ile yanına koştu. Brian yüreği bu kadarını kaldıramayacak kadar yaşlı olduğunun farkındaydı. Güçlükle nefes alıp verirken dolan gözlerinden bir bir dökülen yaşlar beyazlayan sakalları üzerine yavaşça süzüldüler.
---
Callie gözlerini açtığında ağladığının farkında değildi lakin içindeki hıçkırma isteğini durduramıyordu. bir günün sonunda bu denli üşümüş, acıkmış ve susuz kalmışken hala ağlayabilecek gücü kendinde nasıl bulduğuna hayret etti. Genç kızın içi iyiden iyiye daralmıştı. Bedeni artık soğuğu hissetmiyor olmasına karşın durdurulamaz bir halde titremeye başladı.
Ian bıraktığı kadının hala orada olup olmadığını kontrol edebilmek adına zindanlara inmekteydi. girişteki demir parmaklıklı kapının önünde nöbet tutan Douglas onu gördüğünde doğruldu ve kitlediği kapıyı açarak kendisini selamladı. Genç adam verdiği emrin bilincindeydi lakin Douglas'ın yüreğinin kendisininki kadar katı olmamasını ummuştu. Kadının tutulduğu zindan girişine geldiğinde ise ağzının kalın bir çuval beziyle el ve ayaklarının ise kalın zincirlerle bağlı olduğunu gördüğünde dönüp Douglas'a baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAH KEÇİSİ
Historical FictionIan Sinclairin duyguları uzun zaman önce yanıp kül olan kalesi ile birlikte yerle yeksan olmuş, kalbi biricik sevgilisini toprağa verirken aklını yitiren annesinin çığlıklarıyla gömülmüş, hissiz bir adamdı. Bildiği, sevdiği ne varsa tek başına hayat...