Callie uyuyamıyordu. Gözünü kapatıp her açtığında ya saray kulesinden çalınan gonga uyanıyor ya da yerinde dönüp duruyordu. Kendi kendine sinirlenerek yatakta doğruldu. Üzerini dahi çıkarmaya zahmet etmemişti yatarken. Ayaklarını yataktan sallandırıp İçi ıslak çizmelerini geçirdi ve yüzünü buruşturdu. Sonrasında ise sakin adımlarla kapıya yöneldi. Belki Maeve'in kaldığı odayı bulabilirdi. Ya da diğer kızların. Şu bir gerçekti ki muhtemelen uyumuyorlardı. Sabaha kadar dedikodu kazanları kaynatacaklardı. Callie bu defa onlara katılmak istiyordu. Genç kız duraksayıp başını olumsuz manada salladı. Onlar olmazdı. Birbiri ardına durmadan soru soracaklar sonunda ise genç kız bir açık verecekti. Öyleyse Jenna'yı bulacaktı. Onu akşamdan sonra hiç görememişti ve eğer bir şekilde kalbini kırdıysa gidip tamir etmeliydi. Bu kez başını olumlu manada sallayarak kaldığı odanın kapısını açtı genç kız. Kat görevlilerine ve hizmetlilere nerede olduğunu sorabilirdi. Aksi taktirde koca sarayda onu iki gün dahi arasa bulamayacağının farkındaydı.
Sakince geniş pencereleri sarayın gül bahçelerine bakan koridorda, altın ipliklerle tutturulmuş mor perdelere, duvarlarda asılı büyük şamdanlara, değişik olayları anlatan tablolara bakınarak ilerlemeye koyuldu ve ilerde şamdanların söndüğü yerdeki dinlenme sırasında oturan iri cüsseyi fark edince duraksamak zorunda kaldı. Bacakları açılmış dirsekleri dizlerine dayanmış ve elleri önünde kenetlenmişti. Callie yutkundu. Babasından başkası olamazdı. Ellerini önünde birleştirip parmaklarını ufalamaya başladı. Şimdi geri kaçabilirdi. Lakin yapamadı. Ona veda bile etmeden gitmişti ve yarından sonra eğer bir daha onu göremeyecek olsa vicdan azabı ve pişmanlığı peşini bırakmazdı genç kızın. Sakin adımlarla koridorun sonuna doğru ilerledi ve babasının başını hafifçe ona çevirip yeniden önüne dönmesi ile bir anlık duraksamanın ardından hızlanarak gidip yanındaki boşluğa oturdu.
Brian uyuyamamıştı. Bir süre boş koridorlarda dolanmış ve kendisi gibi hızlı hızlı etrafta gezinip duran Sinclair'i fark ettiğinde soluğu burada almıştı. Bu koridora ayak bastığı anda onu parçalara ayırmak için bekler olmuştu. Yemekteki rahat tutumu ve kızını karşısında zaptediyor oluşunu hazmedememişti yüreği. Callie'nin tutumuna ise anlam veremiyor aklı mantığı hala almıyordu. Neden sonra bir kapının açılıp koridorda cılız topuk seslerini duyduğunda kızının kendisine doğru gelmekte olduğunu fark etti. Callie yanına oturduğunda ise ellerini dizlerine vurarak ayağa kalktı ve bir alt kata inmek adına yürümeye başladı. Canı yanıyor olmasına rağmen kırgındı Brian, onunla konuşmak sesini duymak parlak gülümseyişini görmek yumuşatacaktı onu ve şu an böyle birşeyi isteyecek durumda değildi. Ağırlığını koymalı ve bir baba olarak kızının ailesine yaşattıklarına tepkili davranmalıydı.
Callie babasının kalkıp yürümeye başlaması üzerine dudaklarını büktü. Lakin pes etmeye niyeti yoktu. Ne de olsa istenmediği yerde durma ve insanlara yapışma konusunda oldukça idmanlıydı ve gururun zerresi kalmamıştı bedeninde. Derin bir nefes alarak tıpkı babası gibi ellerini dizlerine vurarak ayağa kalktı ve peşinden sessizce yürümeye başladı.
Brian bir alt kattaki koridorun orta yerinde duran balkona doğru ilerledi. Kızının vazgeçmeden kendisini takip ettiğini biliyordu ve en azından konuşmaya başlayacaksa sesinin koridorlarda yankılanmasını istemiyordu. Odasına gitse dahi Lily konuşmasına müsaade etmeyecek kadar karartmıştı gözünü. Yol boyunca Callie'i üzecek tek bir kelime dahi etmemesi konusunda herkesi sıkı sıkı tembihlemişti ve istediğini yapmadığı takdirde ondan aylarca tepki alamayacağını biliyordu. Lilynin kızdığında, bir anda tüm varlığına rağmen yok gibi olması hala onun için işkenceydi ve yaşlandıkça pek sık yapar olmuştu. Bu defakininse farklı olacağını biliyordu çünkü söz konusu çocukları olduğunda Lily annesi Cadı Moire'den de korkunç bir hal alıyordu etrafa karşı. Büyük kemerli cam kapıya doğru ilerlediğinde balkondan hızlı bir hayalin geçtiğini görür gibi olmuştu. Brian içinden küfrederek duraksadı lakin kızının hızlı hızlı attığı adımlar ile balkona çıktığını fark edince peşinden gitmek zorunda kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAH KEÇİSİ
Historical FictionIan Sinclairin duyguları uzun zaman önce yanıp kül olan kalesi ile birlikte yerle yeksan olmuş, kalbi biricik sevgilisini toprağa verirken aklını yitiren annesinin çığlıklarıyla gömülmüş, hissiz bir adamdı. Bildiği, sevdiği ne varsa tek başına hayat...