Bölüm 20 "Nefretime Hayranım"

882 93 12
                                    

"29 Kasım 1352 Perşembe"

Ian elindeki kalemi divitin içine daldırıp çıkarıyordu ve bu işlemi yaklaşık iki saattir yapıyor olduğunun farkında değildi. Bedeni titriyor içi ürperiyordu. Dünden beri belli aralıklarla yaşadığı tuhaf bir histi bu. Ferguson, bedenini yakıp geçmişti adeta ve Ian o dakika itibariyle Hazel'e tepki veremez olmuştu. Dolgun kalçalarının varlığı, saçlarının kokusu... Yalnızca ona ait olan sıcacık bedeni... "Siktir!" Genç adam hissetmediği sırtı ardından yayılan ılık tuhaf bir dalgalanmanın tüm bedenine yayıldığına birkez daha şahitlik ederken sıktığı dişleri arasından küfredip önündeki masayı elinin tersiyle yere saçtı. Bununla birlikte elbet üzerindekiler de batmıştı. Ian elindeki mürekkebi derhal çıkardığı gömleğe silip, onu yanan şöminenin içine attı ve camın önüne doğru yürüdü. Bu gece kar yağışı olacak gibiydi. Umuyordu ki bir fırtına olmasındı. Ellerini pencerenin iki kenarına dayayarak gökyüzüne baktı. Ardından kapı açıldığında ise yüzünü buruşturdu. Dünden beri odasından pek az dışarı çıkmıştı. Yemek saatlerinde dahi aşağı inmiyordu. Hazel akşam yemeğini getirmiş olmalıydı. Ian kadını da kendisiyle beraber odanın içine tıktığının farkındaydı ve kar yağışı başlayıp kalede mahsur kalmadan önce evine dönmesi iyi olacaktı çünkü Ian, çok istiyor olsa da bedenini ona tamamen kapatmış durumdaydı. İçinden bir ses 've tüm kadınlara' diye haykırırken Ian o sesi duymazdan gelmeye çalışıyordu.

Hazel içeri girdiğinde ilk olarak dağılmış masaya, yere saçılan kağıt ve mürekkeplere göz gezdirdi.Ardından cam önünde belden yukarısı çıplak olan Ian'ı fark ettiğinde nefesini tutmak zorunda kaldı. Elindeki tepsiyi bırakıp hızlı bir istavrozun ardından bir süre ne yapacağını bilemeden olduğu yerde durdu. Ian'ın çıplak bedenini elbet tanıyordu lakin onu mumlar sönükken görmeyi tercih ederdi. Üstelik ardıyla değil de ön yüzüyle muhatap olduğu için oldukça memnundu. Sırtı, kollarının arka kısımları, ellerinin üstü hatta bacaklarının arka kısımları dahi öylesine buruşuk tuhaf izlerle kaplıydı ki gördükçe tüyleri diken diken okuyordu genç kadının. İki omzunun orta yeri yanmaktan çukur haline gelmişti. beline doğru da birkaç içeri çökük deforme alan bulunmaktaydı. Geri kalan yerler ise pembe beyaz bir haritayı andırıyordu. Üstelik ona arkadan baktığında her defasında doksan-yüz yaşlarında bir adam ile aynı odadaymış gibi hissediyordu. İşin en kötü yanı ise adam yanık yerlerinden hissetmiyordu Bu yüzden de onu etkileyebileceği alanlar oldukça kısıtlıydı.

Hazel dolaba yönelerek diğerleri ile aynı tipte olan siyah, kolları valonlu gömleği çıkarıp Ian'a doğru yürüdü. Gözlerini kapatarak başını adamın sırtına yavaşça yasladı. Bunu yaparken yutkunuyordu çünkü teninde oluşturduğu hissiyat iç gıcıklayıcıydı. Hazel burnundan aldığı nefesi yavaşça geri üflerken elini Ian'ın sırtına yerleştirip aşağı doğru kaydırdı. Bu yaptığı ona elbet zevk vermeyecekti yine de ondan korktuğu ya da onu istemediği izlenimine kapılmasını istemiyordu. Ian Sinclair kuzeyin en güçlü beyliğinde tek başına hüküm süren yalnız bir adamdı. Üstelik bir varisi, erkek kardeşi yahut yakınları da yoktu. Servetini harcayacak bir yeri de olduğunu sanmıyordu. Yoksa yanına her gelişinde ne diye onu bir yıldan fazla bolluk içinde yaşamasını sağlayacak kadar altın gümüş versindi ki... Tüm kadınlar onun eşi olabilmek şöyle dursun kendisi gibi metresi olmayı dahi hevesle kabul ederdi. Huysuz, kötü kişilikli bir adamdı Ian. Lakin bazı zamanlar ilgiye muhtaç bir bebek gibi dizine yatıp kitap okuduğu da olmuştu. Ayrıca giyinik olduğu zamanlarda yüzüne bakmaya doyamıyordu Hazel. Ian çok yakışıklı bir adamdı. Çogu teması hissetmiyor olsa da yaşattıklarını pek az erkekte bulmuştu. Kolunu adamın belinden geçirip elindeki gömleği fark etmesini sağlamaya çalıştı.

"Yine mi mürekkep?" dedi kıkırdayarak.

Ian, kadının ardındaki varlığını elbet fark etmişti. Tenine uyguladığı basıncında farkındaydı lakin o kadar. Bilmekten başka yapabileceği bir şey yoktu bu konuda. Şu an tırnaklarıyla derisini yüzüyor olsa dahi çok içeri girmediği müddetçe hissetmezdi kadının parmaklarının bedeninde dolaşıyor olduğunu düşünerek aynı dalgalanmayı yaşamayı bekledi lakin hiçbişey yoktu. Öne doğru uzattığı kolundan kendisine getirdiği gömleği gördüğünde alıp başından geçirdi ve Hazel'e doğru döndü. Yüzü kıpkırmızı olmuş güzel dudaklarını birbirine sürtmekteydi. Ian kadının suratını avuçları arasına alarak kendisine bakmasını sağladı. Hazel derhal tepki vererek kollarını beline doladı lakin kuş tüyü gibi hafif parmaklarını göremese onlarında orada olduğunun farkında olmayacaktı Ian. Belki de bundan dolayı fazla gözlemciydi.

GÜNAH KEÇİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin