Bölüm 30 "Dizginlerim senin elinde"

871 100 18
                                    

Callie kahvaltıdan sonra Jennanın sırıtan suratına bakarak merdivenlerden aşağı inerken küçük bir şok ile karşılaştı. Ian'ı kahvaltıda görememişti. Zaten Jenna da onu rahat bırakmamıştı ya. Şimdi baktığında devasa bir kalabalık kalenin büyük girişinde toplanmış onu beklemekteydi. Gaydalar sabahtan beri susmamıştı zaten. Callie'nin başı şimdiden ağrımaya başlamıştı. Genç kız merdivenlerin iki yanına dolanmış Sinclair ve McDonald ekoseli kumaşlara baktı. aşağıda ise gri ve yeşil ekoseli adamlar kışın ortasında kiltlerinin altındaki çıplak bacaklarıyla dolaşıyorlardı. Callie onları görünce titrediğini hissetti. Heryer fazlaca ekose dolu olduğu içinse merdivenlerden aşağı indiğinde bir süre gözlerinin önünde pötikareler dolanmıştı. Genç kızın gözleri Ian'ı aradı. Jenna ona son anda üst değiştirtmiş ve bir binici kıyafeti giydirmişti. Genç kız içine büründüğü fazlaca mavi renkten hoşlanmıştı. Üstelik Uzun yeleğinin altında kalınca bir mavi pantolon olduğundan çok memnundu. Callie daha fazla üşümek istemiyordu çünkü. Genç kız insanların kendisine bakarak bir müddet sessiz kalışını izledi. Onu görenler gaydaları susturdu ve durup incelemeye aldılar. Callie etraftaki uğultudan çokça kez Ferguson adını işittiğine emindi. Jennanın koluna sıkıca tutunarak kapıdan çıktığında ise ikinci bir şok onu bekliyordu. Ian kapıdaydı. Kalın Sinclair ekoseli pelerininin içinden açık renk bir pantolon ve üzerine bel çantasıyla tutturulmuş bir kilt sarınmıştı. Yolculukları esnasında geleneksel kiltin mümkün olmayacağından alınmış bir önlemdi. Sırtında ise koca bir balta asılıydı. Genç kız onu karşısında savaşçı kimliğiyle görmenin kendisini ürperttiğini düşündü ve birde gri bir Clayde(iskoç atı)nin önünde dikilmekteydi. Öyle güzel bir attı ki Callie'in gözleri doldu. Yeleleri beyaz çiçekler ile süslenmişti. Başına gümüş olduğunu tahmin ettiği tam orta yerinde büyük damla şeklinde zümrüt taşı olan alın başlığı takılıydı. üzerinde ise beyaz bir eyer vardı. Callie atın beyaz tüylü paçalarına bakıp gülümsedi. Etraftaki herkes de onun gibi nefeslerini tutmuş görünüyordu. Jenna kolunu bırakıp gülümseyerek ağabeyinin yanına gitti ve Callie'nin elinde olduğunu sonradan gördüğü keseyi atın eyerine astı.

Ian etraftaki tuhaf bakışların Callie çıktıktan sonra daha da tuhaflaştığının farkındaydı. Herkes nefesini tutmuş ne olacağını bekliyor gibiydi. Ian'ın üç seçeneği vardı. İlki kendi atına atlayarak kadına kale girişine dek eşlik etmek, ikincisi atın yularını tutarak onu girişe götürmek -ki bu kesinlikle olmazdı- üçüncüsü ise kadın ile birlikte ata binerek onu sahiplendiğini tüm tebaasına duyurmak. Genç adam bu kadar hevesli görünme niyetinde değildi lakin Jenna durmuyordu. Ata gümüş kesesini asarken ona bakarak kaşlarını çattı. Neyse ki Callie ona verdiği çay ile kalp atımlarını dengeye sokmasını sağlamıştı da Ian kaş çatmak yerine boş boş etrafa bakar olmuştu. Kadını kalın binici kıyafetleri ve pelerini içinde salık bırakılmış saçlarıyla gördüğünde ise diğerleri gibi oda nefesini tuttu. Ian açık açık bağışlanma talebinde bulunamazdı bunun yerine dilini sökebilirdi lakin konuşmadan da bir şeyler yapabileceğinin farkındaydı.

Callie adama ürkekçe yaklaştığında Ian oldukça ifadesiz bir tutum sergiliyordu. Her daim gözlerinden okunan duygularından eser yoktu ve bu hali bir parça korkutucu gelmişti Callie'e. Bakışlarını kaçırıp gri atın çiçekli yelelerini okşadı.

"Çok güzel bir at." diye mırıldandı. Lakin herkes o kadar sessizdi ki normal bir konuşma gibi dağılmıştı kelimeler.

"Gri at geline uğur getirir ve bundan sonra sana ait" dedi Jenna.

Callie yeniden Ian'a baktı. O ise herhangi bir tepki vermeden önce tebaasına ardından hemen arkada duran kendi atına bir müddet baktı ve bir anda kendisine dönüp üzengiye basması için işaret etti. Callie için bir Clayde'nin üzerine tırmanmak zor değildi. Bundan çok daha irileriyle koşturmuştu o. Hızlıca atın üzerine çıktı ve bahçede hazırlanmış üç adet arabayı, ardından çıkış yolu boyunca dizilmiş Donald yeşili ilr Sinclair grisi ekoseli insanları fark etti. O şaşkınca annelerinin ellerinden kurtulup kendilerine doğru koşan küçük çocuklara bakarken Ian'ın hızla ata tırmanmasıyla donup kaldı. Dahası adam tek eliyle kavradığı dizginleri ona uzatmaktaydı. Callie dizginleri aldığında Ian ellerini iki yana sarkıttı ve etrafındaki insanlar ıslık çalarak bağırmaya ve gaydalara üflemeye başladılar.

GÜNAH KEÇİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin