Callie kapıyı kapatıp ardına dayandı ve kolunu gözlerine bastırarak hıçkırdı. Bu nasıl bir boşluk, yanı başında durana nasıl bir hasretti tarif edemiyordu. Ondan böylesine etkilendiği için kendinden ve karşılık bulamadığı için ondan nefret etti. Kalbine söz geçiremeyerek elini kapı tokmağına götürdüğünde ise yeniden hıçkırdı genç kız. Açıp kollarına atılmak, onu bırakmasın diye yalvarmak istiyordu. Zaten yoktu ki ne onuru ne gururu, ne fark ederdi ki.. Varsın öyle tanısındı Ian. Callie iyice aptallaştığının farkına vardığında uzaklaşabilmek için çabucak şifonyere doğru yürüdü ve aynaya baktığında adamın bir saniyelik yokluğu için akıttığı gözyaşlarını, yüzündeki perişanlığı gördü. Akla mantığa sığmayan tutumuna olan öfkesini yatıştırabilmek için koluyla önünde duran kaseyi savurdu ve ellerini yüzüne kapatıp sarsılarak ağlamaya devam etti. Nefret etmesi gereken, zorla yapışıp kaldığı bir adama delicesine aşık olduğu için öyle kızıyordu ki... Onunla oyunlar oynayan, vazgeçemediği varlığını ona sunup dilediğinde geri çeken adamın vurdumduymazlığına öyle güceniyordu ki... Yok olan gururuna acıyordu Callie. Şu durumda bile hala peşinden gitme, ona sarılma isteğinden iğreniyordu.
Ian, tam pes edip daha fazla strese dayanamayacak olan bedenini de alarak defolup gitmeye karar vermişken odadan duyduğu ses ile duraksadı. Ona gittiği vakit, odasına girdiğinde karşılaşacağı tepkisizlik Ian'ı hareket edemez kılıyordu. Biliyordu ki, o an gururuna yenik düşüp hırpalayacak, iyiden iyiye yaralayacaktı kadını... Öne doğru birkaç adım attı lakin ardından gelen bir başka gümbürtüyü duyduğunda gerisin geriye koşup kapıyı açtı. Yerde kırılmış yüz yıkama kasesini, devrilen pufu gördüğünde tuttuğu nefesini salıverdi. Perperişan halde ağlamakta olan Caledonia'ya baktığında ise birkez olsun gururunu hiçe saymaya çalışarak kapıyı ardından yavaşça örtüp kadına doğru ilerledi.
"Geri çekil!" Callie eliyle hızlıca yüzünü silip Ian'a baktı.
"Tüm bunlarda ne Caledonia?" Ian kadına yaklaşarak yüzünü avuçları arasına alıp gözyaşlarını sildi.
Callie adamın ellerini sertçe ittirip geriledi. "Bana yaklaşma anlıyor musun?"
Ian elbet anlamıyordu lakin duydukları, bedeninde alevlenmek için can atan öfkesini körükledi. Yine de içini çekerek ağlıyor oluşu karşısında kendisini tutmaya karar verdi "Ne oldu Callie?" dedi sessizce. Bir saat önce dolunayı kıskandırıp bulutların ardına saklanmasını sağlayan kadına ne olmuştu şimdi?
Genç kız hızla öne atılıp Fenix'i göğsünden ittirdi ve ardından kapıyı açtı. "Çık dışarı!" Bir daha onunla eğlenmesine izin vermeyecekti.
Ian bu defa kendine yenik düştü. Tanrı şahidiydi ya, çok mücadele etmişti genç adam... Lakin kadına tutkun yüreği böyle bir hakareti hak ediyor olduğunu bilse dahi kaldıramadı. Birkaç hızlı adımda kapıya yönelip kapattı ve kadını bulunduğu yer ile bedeni arasında sıkıştırıp çenesini tutarak yüzüne bakmasını sağladı. Gözü, akıttığı inci tanelerine kaydığında ise geri çekilip duvarı yumrukladı.
"Lanet olsun sana!" Ian bağırışı ardından bir adım geriledi. Çarpmanın etkisiyle kanayan elini silkip kırılıp kırılmadığını anlamak için parmaklarını açıp kapattı.
Callie aklını kaçırmıştı biliyordu. Onu dinlemeyen, adamın gitmesine müsade etmeyen bedenini kapının önüne kaydırıp, Ian'ın yarasını fark ettiğinde elinin tersini ağzına götürerer yeniden hıçkırdı. "Biliyor musun haklısın..."
Ian kapıyı açmak için elini tokmağa götürdü lakin kadının konuşmasıyla dolduğu yere çivilenip dişlerini sıkarak gözlerine baktı.
"Nefretle oynadığın oyuncağın olduğumu unutup delicesine mutlu olduğum için, sana karşı koyamayıp, dokunuşlarına her defasında kanıp, beni dipsiz kuyulara atmana izin verdiğim için..." Callie bağıracak gücü kalmadığında boğazını parçalayan koca yumruyu yutkunmaya çalıştı "Gözlerinin yokluğunda biçare kaldığım için lanet olsun bana... Acıyorum kendime..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAH KEÇİSİ
Historical FictionIan Sinclairin duyguları uzun zaman önce yanıp kül olan kalesi ile birlikte yerle yeksan olmuş, kalbi biricik sevgilisini toprağa verirken aklını yitiren annesinin çığlıklarıyla gömülmüş, hissiz bir adamdı. Bildiği, sevdiği ne varsa tek başına hayat...