"23 Kasım 1352 "
Ian, kağıdı karaladı temiz sayfa yeni başlangıç diye düşünmüştü bu tarihi atarken ne kadar temizdi bilmiyordu lakin hayatının yeni bir evresi olduğu su götürmezdi. Kağıdı yırtıp çekmecede uzun bir süredir tozlanan günlük defterini çıkardı. Ağustos ayından beri yazmadığı sayfaları bir müddet kurcaladıktan sonra en son boş alana büyük bir Yirmi iki Kasım tarihi atıp hayatının miladı olduğunu kabul ettiği gün olarak orada var olmasını sağladı. Altına ise yazacak bir şey bulamadığından iki sayfa daha çevirerek bugünün tarihini kaydetti.
27 Kasım 1352
Bağırıp çağırmak, kırıp dökmek, yakıp yıkmak istiyorum... Öfkemi akıtabileceğim kadar kağıt yok bu dünya üzerinde. Tanrı intikamımı almama izin vermedi. Kendi isteğimle, bilerek içine batıp çıktığım günahlar cehennemim oldu. Günah Keçim ise zebanim... Bu defa yanan ise bedenim değil... O baloya Fergusonları bitirmek için gittim. Lakin o çıkageldi ve beni tüketti. Dengem yok, ipin üzerine ilk kez çıkan bir canbaz gibiyim. Yaptıklarım ve yapmak istediklerim örtüşmüyor. Bu işin bir sonu var mı, bilmiyorum lakin başlamadan bitmiş olması tüm dileğim.
...Caledonia F... Sinclair"
Genç adam kadının ismini yazdıktan sonra duraksadı. Bir müddet onu çılgına çeviren soyadına lanetler yağdırdıktan sonra sonunda pes ettiği ve gitmek istediği için derin bir nefes almış olması gerekiyordu. Ian kadının eve döndükten sonra ona vereceği acılardan çok daha azını çekeceğinin farkındaydı. Güçlüydü, akıllıydı bu hayatta başına gelebilecek en kötü şeyle mücadele edebilecek kadar hem de... Lakin ne olursa olsun bir kadındı. Eninde sonunda dayanabileceğini sandığı hisleri bedeninden taşıp gözlerinden akmaya başlamıştı. Ian ise yılların kendisini dönüştürmüş olduğu şeytandan şikayetçi değildi. Hayatı boyunca yaptığı hiçbir şeyden pişman olmamıştı. Dün gecenin yanlış olduğunu içinde bir yerlerde ısrarla hatırlatan hücreleri de zamanla yok olup gidecekti, adı gibi emindi bundan... Çünkü Caledonia, Ian'ın hayatı boyunca gerçekten sahip olmak isteyeceği, hissedeceğine inandığı tek kadın olarak kalacaktı. İşte bu yemin de Ian'ın yaptığı o hatanın bedeliydi. Genç adam dudağını dişleyip başını yana yatırdıktan sonra sert bir nefes çekerek yerinden kalktı. Atı Geceyi kontrol etse iyi olacaktı...
---
Callie, yaklaşık üç saat boyunca limana varabilmek için yürüdü. Sonunda köye girdiğinde muhtemelen saat öğleden sonra üç ya da dört olmalıydı. Elini çabuk tutup birkaç mil ilerdeki limana varmalı ve işlerini halletmeliydi. Böylece tahminince altıncı gong çalmadan yeniden yola çıkabilirdi. Üstelik yürümek oldukça keyifliydi. Her ne kadar dönüş yolunda elinde paketlerle zorlanacağının farkında olsa da anın tadını çıkarıp zorlukları zamanı geldiğinde düşünecekti. Şimdiden hayıflanmanın zaten bildiği sonuçlardan onu kurtaramayacağının farkındaydı.
Kısa süre sonra pazar yerine ulaştığında Elini pelerininin içinden cebine atarak kesesini yokladı ve içinde küçük bir şeyler aradı. Sonunda eline bir bileklik olduğunu var saydığı ziynet geçtiğinde etrafına bakınıp pelerini satın aldığı dükkanın tam olarak nerede olduğunu hatırlamaya çalıştı. Vereceği takılar alacaklarının yanında ciddi değere sahipti bu yüzden pek çok şeyi bir yerde bulabilmeyi ümit ediyordu. Sonunda dükkanı bulduğunda ise çabuk adımlarla ilerledi lakin yolda aniden çarptığı bir kadın arkasına dönüp "Etrafta boş boş dolanıp dileneceğine çalış" diye bağırdığında öncelikli işinin temizlenmek olduğunu varsaydı. Bu şekilde dükkanlara girip servet değerindeki takılarla alışveriş yapamazdı. Yanaklarında biriktirdiği havayı sertçe üflerken liman etrafında küçük bir keşif turu yapmaya karar verdi. Gemiler yanaşıyorsa buralarda bir han olmak zorundaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAH KEÇİSİ
Historical FictionIan Sinclairin duyguları uzun zaman önce yanıp kül olan kalesi ile birlikte yerle yeksan olmuş, kalbi biricik sevgilisini toprağa verirken aklını yitiren annesinin çığlıklarıyla gömülmüş, hissiz bir adamdı. Bildiği, sevdiği ne varsa tek başına hayat...