Günaydın Ca-le-do-nia, Günaydın Fe-nix

1.1K 99 63
                                    

Ian, ahırda atını bulamayıp da Callie'in Şimşeğini gördüğünde heyecandan titrediğini hissetti. Hız kesmeden çoktan eyerlenmiş hayvanın üzerine atladı. Bu topraklarda kimden medet umarsa Callie'i ona getirecekti bunu söylediğini çok açık ve net hatırlıyordu ve şimdi görüyordu ki kadını ardından yeniden ıslık çalmasını umarak gitmişti. Heyecandan titreyen elleri ile vurdu dizginlere ve hızlanması için hayvana bağırdı. Çok geç kalmamış olmayı diledi Ian. Çok uzaklaşmamış olmalarını diledi. Şu dakika dünyanın sonuna kadar takip ederdi ya onu. Yine de tek bir an daha üzülmesine izin vermeyecekti Caledonia'sının. Onu bıraktığı her dakika için lanetler yağdırdı kendine ve ümitsizce ıslık çalmaya başladı Ian. Biliyordu ki atı nerede olursa olsun ona koşacaktı. Genç adam ardından koşan Jenna'ya aldırış etmedi. Az sonra Robert'in önünden geçerken adamın kendisine el sallayışına ise güldü. Öyle heyecanlydı, öyle kıpır kıpırdı ki Robertin kafasını bir başka gün ezecekti.

Ian hız kesmiyordu lakin yaklaşık beş dakikanın ardından arkasından gelen nal sesleri üzerine omzu üzerinden başını çevirmek zorunda kaldı. Robert elinde sallandırdığı pelerin ve balta ile iki elini havaya kaldırmış kendisine sesleniyordu. Ian dilini şaklatıp önüne döndü ve daha da hızlandı.

"Hey! Sinclair! Bunları unutmuşsun be adam!" Robert atın yelesinden tutup karnına sıkı bir tekme attı ve öne doğru eğildi. Nedense şu an at üzerinde kovalamaca oynamak saatlerdir bulanan midesine ve hararetle inip kalkan göğsüne iyi gelecekmiş gibiydi. Ian'ın peşine takılmaya karar verdi. Üstelik Leydi ondan şu elindekileri ağabeyine vermesini istemişti. Robert kadının adının Jenna mı Leydi mi olduğunu kestiremiyordu çünkü o Jenna dedikçe kadın Leydi diye bastırıp durmuştu. Ian'ın birkaç dakikada bir ıslık çalması ardından o da baş ve işaret parmağını ağzına götürüp adama yardımcı olabilmek adına peşinden kuvvetli bir ıslık kopardı.

Ian ne kadar süredir at üzerinde olduğunu ve koşmakta olduğunu bilmiyordu lakin o kadar zamandır Robert ardından koşmuştu. Adam bırakmayacaktı. Birde o ıslık çaldıkça peşinden aynını yapıyordu. Genç adam geriye birkaç kez küfür salladı lakin aynı şekilde karşılık bulduğunda Callie'in yaptığı gibi ayağa kalkıp öne eğildi ve biraz daha hız kazanmaya çalıştı. Ian içinde biryerlerde yaklaştığını hissediyordu ve bu his artmaya devam ettikçe ıslıkları daha da şiddetleniyor, atı Gece'nin onu duyabilmesi için tanrıya dua ediyordu. Dudakları soğuktan ıslık çalamaz hale geldiğinde toparlanmak için yutkundu. Bu sessizliği, ardından gelen inatçı herifin ıslığı doldurmuştu. Ian başını iki yana sallayarak dudaklarını ıslattı. Derin bir nefes aldı ve gözlerinin önüne gelen kadının hayali ile son bir ıslık koparttı genç adam.

Callie titrek nefeslerinin ardından patikanın başında kendine doğru koşmakta olan kocasını gördüğünde atı daha da hızlanmış hayvan rüzgar gibi şiddetlenmişti.

Ian, Callie'in atı ile kendine doğru gelmekte olduğunu fark edince biraz daha yaklaştı ve ardından atından atlayıp koşmaya başladı. Yanlış görmüyorsa Callie'in gerisinde onlara doğru koşmakta olanlar vardı. Ian düşünmedi yalnızca Gece daha da hızlansın diye bir ıslık daha çaldı.

Callie biraz ileride attan atlayıp kendisini beklemekte olan kocasına koştu ve boynuna atladı. Tanrım... Bu nasıl bir huzur nasıl bir mutluluktu. Genç kız böylesini tatmamıştı ömründe. Başını geri çekip yüzünü avuçları arasına alan adamın özlediği gözlerine baktı ve onu öpmesine izin verdi.

"Günaydın Ca-le-do-niam" Ian bir daha asla göremeyeceğini sandığı kadına bakarken bir kez daha gözlerinden akıttığı yaşlara engel olamamıştı.

"Günaydın Fe-nix" Callie de akıttığı gözyaşları arasından gülümsedi.

"Özür dilerim Caledoniam... Sana söylediğim tüm o şeyler için sana yaşattığım her şey için..."

GÜNAH KEÇİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin