Callie geçirdiği en korkunç akşamların içerisine elbet bu günü de ekleyecekti. Devasa bir yemek salonunda oturuyorlardı. Sağ ve solda metrelerce uzun iki masa bulunmaktaydı en başta ise kral, kraliçe ve çocukları için uzun masalara bakan yatay bir masa vardı. Callie, kuzey uç beyliklerinin doluşup, sol tarafta oturdukları masanın baş ucunda, yüzü karşı masaya dönük bir şekilde bir yanında Ian diğer yanında Jenna ile oturuyordu. Karşılarındaki masanın onlara dönük ucunda tam görüş hizalarında babası annesi dayısı Leydi Arcana, amcası, Connor ve Noah vardı. Masa devamında ailesinin geri kalanı ile uzayıp gidiyordu Genç kız özlemle annesine, annesi de elbet yaşlı gözlerle kendisine bakıyordu lakin Ian ürkütücü bakışlarını babasından bir an olsun ayırmıyordu. Ailesinin tüm erkekleri aynı ürkütücülük ile Ian'a bakmaktaydı. Öylesine sessiz ve gergin bir ortamdı ki piyano başında oturan piyanist dahi çaldığı neşeli müziği kesmiş neredeyse ağır ağır tuşlara basarak ortaya cenaze yemeği havası katmıştı.
Callie çatal bıçağını sıkmaktan yamultmaya başlamış olan Ian' ın titreyen ellerine, ardından başını hafifçe eğip Jenna'ya baktı. Jenna ın kaşları çatılmış önündeki yemeği itelemekteydi lakin en az kendisi kadar tedirgin olduğu sıkça kırpıştırdığı gözlerinden belliydi.
Callie bu defa masadaki sessizliği bozup atıfta bulunabilecek bir konumda da değildi. Kaldı ki öyle birşey yapsa bile buradaki herkesin şu an sağır ve dilsiz oldukları kesin bir gerçekti lakin kör olan tek bir kişi dahi olmadığına emindi genç kız. Ian'ın bariz bir şekilde titreyen ellerine yeniden baktı ardından yavaşça parmaklarını pütürlü tenine dokundurdu. Yaptığı hareketi fark etmesini ummuştu lakin başarılı olamadı. Bunun üzerine elini masanın aşağısına yavaşça indirerek Ian'ın baldırına koydu ve hafifçe sıktı.Ian, aşağıda baldırını sıkan eli fark ettiğinde içinde patlamalar yaşayan kalbini unutarak Callie'e çevirdi bakışlarını. Neden sonra fark ettiği, etine geçen tırnaklarını gevşeterek Brian'ın gözüne sokmak için hazırda beklediği bıçağı da bırakıp elini masanın altına götürerek onu itelemeye çalıştı lakin kadın avuç içini kendininkine bastırıp parmaklarını kenetleyerek elini kendince bir güçle hapsetmek çabasına girişti. Genç adam gözlerini onun tedirgin ürkek bakışlarından ayırarak karşıdaki masanın bütününde göz gezdirdi. Yeniden Brian'a döndüğünde ise adam bu defa kızını göz hapsine almış durumdaydı. Callie ise hala ona bakmaktaydı bunu fark ediyor ve yumuşamamak için bilerek bakmıyordu ona gözleri Lily Ferguson'a çevrildiğinde kadının kendisini anında fark edip gülümsemesi ile afalladı Ian. Akabinde kadında tıpkı kızı gibi elini masanın altına indirerek muhtemelen kocasının dikkatini çekmeye çalıştı ve onları fark eden Leydi Arcana olduğunu tahmin ettiği kadın da Liamh McAodha ya aynını yapmakta geç kalmadı. Liamh, Brian kadar inatçı davranmayarak dönüp çatık kaşlarını karısına yöneltti. Bir müddet kadınıyla sessizce anlaşması ardından o da, elini kız kardeşinin arkasından atıp Ferguson'u dürttü.
Callie, neden sonra karşı masada ufak bir uğultu başladığında elini geri almak istedi lakin bu defa bırakmayan Ian oldu. Tuttuğu elini kaldırıp masanın üzerine koydu ve Callie çekemesin diye iyice de bastırmaya başladı. Genç kız bu defa bıkkın bir nefes vererek çatalı tuttuğu sağ eliyle tabağındaki sebzeleri toplamaya başladı. Arada karşı masaya kaçamak bakışlar atıyor lakin masada adamın hapsettiği ve muhtemelen onları kışkırtmak için kullandığı eli yüzünden kimseye dikkatini veremiyordu. Jenna yaptığı hareket için ağabeyini dürtüklediyse dahi Ian geri çekilmedi ve elbet kralın dikkatinden de kaçmadı. Adam kilolu cüssesiyle ellerini birbirine vurarak konuşmaya başladığında tüm dikkatler ona çevrildi.
"Değerli beylerim ve leydilerim. Bugün bu iki gencin sayesinde uzun süredir masalarınız gibi ayrı olan topraklarınız arasındaki husumeti bitirmek bir ve diri olmak için buradayız. Sevgili Leydi Caledonia Ferguson ve pek kıymetli beyim Lord Ian Sinclair'in yarın yapılacak birleşme törenleri yanlızca genç aşıkların değil, İskoç topraklarının da yeniden bir arada oluşunu sağlayacak. Şimdi aksini düşünen çıksın. Bu tanrının işi değil de nedir?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNAH KEÇİSİ
Historical FictionIan Sinclairin duyguları uzun zaman önce yanıp kül olan kalesi ile birlikte yerle yeksan olmuş, kalbi biricik sevgilisini toprağa verirken aklını yitiren annesinin çığlıklarıyla gömülmüş, hissiz bir adamdı. Bildiği, sevdiği ne varsa tek başına hayat...