Bölüm 8 Acı... Sabır... Plan

1K 96 21
                                    

Callie yaşadığı acı dolu bir haftanın ardından odasından çıkmış kendisini merak eden ailesine sonunda yüzünü göstermek üzere kahvaltı sofrasındaki yerini almıştı. Bu süre zarfında soranlara hasta olduğunu söylemişti ki öyleydi. O gece gözlerine bakan bir çift göz kanını, ayazı ise bedenini dondurmuştu. Kısılan sesi, adım atarken çektiği acı, yersiz titremeleri, moraran dudakları öylesine inandırıcıydı ki yaşadığı şeyi kendisinden başka kimsenin fark etmemiş oluşu oldukça normaldi. Genç kız konuşmuyordu ve susmaya devam edecekti. En azından bir çözüm yolu bulana kadar. Geceleri boğulduğu hıçkırıklar faydasızdı. Uzun uzun dalıp gidişlerinin artık bir önemi yoktu. Bunu yapan her kimse o gece asla unutamayacağı gözler, alnına çaldığı kara leke, yırtık bir maske ve teki yanında kalmış eldiveninden başka bir şey bırakmamıştı kendisine. Birde başa çıkması gereken tonlarca düşünce vardı elbet. Hasta olduğu bahanesini devam ettirebileceği bir zaman dilimi de kalmamıştı. Bu yalan onu hekimlerin ziyaret etmesiyle son bulurdu ve bedenindeki morluklar görülecek olursa şayet Callie yaşadığı şeyleri paylaşmak zorunda kalacaktı.

Sofrada kendisine gülümseyen anne ve babasına baktığında ise onlara böylesine derin bir acı veremeyeceğini biliyordu. Kaldı ki Faili meçhul cesedi için Highlands birbirine girerdi ve dayısı adamı bulduğunda -ki bu çok da vaktini almazdı- Savaş kaçınılmaz olurdu. Callie bir çözüm yolu bulmak zorundaydı. İçinde bulunduğu durumdan en az hasar ile çıkmayı başarabilirdi. Ona bunu yapan her kimse çektirdiği acının yalnızca kendisine ait olmasını istemediği belliydi. "Günah keçisi" demişti adam ona lakin hangi günahın bedelini çekecek olduğundan bahsetmemişti ve sorabileceği kimse de yoktu. Aslında adamın niyeti açıkça ortadaydı. Yaptığının ardına düşülmesini ve tüm İskoçya'da avaz avaz bağırılmasını istiyordu. Kim olduğunun anlaşılmayacağını bilecek kadar aptal olamazdı. Sofradaki yerini alırken ona dikkatle bakan babasına gülümsemeye çalıştı.

"İyi misin Callie?"

"Daha canlı hissediyorum." Genç kız yalan söyledi. Ölmüştü ve gezinen bir cesetten farksızdı.

"Bir hekim getirtmemi ister misin tatlım?" Lily gözlerini kıstı. Caledonia iyi görünmüyordu. Gülen gözleri donmuş gülümsemesi canlılığını yitirmişti.

"Hayır anne lütfen!" Genç kız panik içinde annesine baktı. "Yağmurdan kaçarken doluya yakalandım sadece ve dışarıda gezmek bütünüyle benim hatamdı."

"Lütfen iyileş Callie bir sorun yok." Maeve kız kardeşinin durumundan kendisini suçluyordu ve onu böyle üzgün, perişan görmek isteyeceği son şeydi.

Callie, Maeve'e gülümsemeye çalıştı. "Bunu duymak güzel..."

"Bu gün William'ı ziyaret edeceğim Callie benimle gelmek ister misin?" Brian başını eğerek kızının yüzünü görmeye çabaladı.

Callie bir müddet düşündü ve ardından Rosalind'in kütüphanesinde Fenix adındaki kuşa dair birşeyler bulabileceğini varsaydığında başıyla onayladı. "Çok isterim."

Öyleyse kahvaltıdan sonra hazırlan da yola çıkalım. Gece yağmur yağacak ve orada kalmamız gerekebilir bu yüzden yanına bir şeyler al ve birde sıkı giyin Callie. Yeniden üşütmeni istemiyorum."

Callie derin bir nefes alırken titreyen bacaklarına engel olmaya çalışıyordu. Genç kız üşüyordu. Tanrı biliyor ya buzun ortasında çırılçıplak kalmış gibiydi. Kime sarılacağını buz kesen ellerini nasıl yeniden ısıtacağını bilemiyordu. "Elbette..." dedi önündeki sıcak çay fincanını avuçları arasına alırken. Bu saatten sonra donan bedenini ısıtmayı kendi kendine öğrenmesi gerekiyordu ve öyle de yapacaktı.

---

Callie, Amcasının Gordondaki kalesinden döneli bir hafta olmuştu ve bu süre zarfında oldukça meşgul olduğu için halinden memnundu. Rosalind ona isteği üzerine kuşlar hakkında kitaplar vermişti. Callie araya birkaç Fransız yazması efsane kitabı da eklemişti ve uzun süredir elindeki metni çevirmeye uğraşıyordu. Phenix kuşunu bu kitaplarda bulmuştu. Anladığı kadarı ile kuşların atası bilge bir yaratıktı Phenix ve ömrü sona ereceği zaman kendisine büyük bir dağın tepesinde dallardan yuva yapıp ateşe vererek yakıyordu. Bir süre sonra da küllerinden yeniden doğuyordu.

GÜNAH KEÇİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin