Bölüm 7 İntikam

985 90 19
                                    

Ian gecenin yarısından sonra ortadan kaybolan kızı bir daha görememişti. Kalenin giriş merdivenlerinin yanındaki tırabzanlara dayanmış bahçeyi izliyordu. Vakit bir hayli geçti ve davetliler yavaşça kaleden ayrılmaya başlamıştı. O da elbet uzaktan gelenler için ayrılan odalardan birinde yer ayırtma bahanesi ile çoktan kaleden ayrılmış olan odalarda kalabilmek adına bu kez denizaşırı McNeill adını kullanmıştı. Taktığı maskeyi bükerek ceketinin cebine koymuş ve giden davetlilerden yere düşen siyah bir taneyi alnına yerleştirmişti. Maske başını bir hayli ağrıtmıştı. Ian dikkat çekmekten çekinmişti her ne kadar kendini saklama becerileri ve kıvrak zekası sıkıntıya düşmeden onu kurtaracak olsada tek bir kişi dahi tanımamıştı genç adamı... Yiten kalesi öldürülen babası gibi bir hiç olmuştu güneyde. Genç adam güçlükle yutkunmasına karşın sinir bozukluğu ile sırıttı.

"Efendim odanız hazır. Zemin katta koridorun sonundaki kapı."

"Teşekkür ederim biraz daha hava almak istiyorum. Bu maske başımı fena halde ağrıttı ve bilirsin deniz aşırı yol..."

"Anlıyorum Lordum."

Ian uşağın ayrılmasından sonra avluya bakmaya devam etti. Geçen saatler içinde burada ne yaptığını defalarca sorgulamıştı belki. Hiçbir şey yapamayacak bir korkak mıydı? Yoksa yıllardır oturduğu yerde bilenmiş olan bir çocuk muydu hala? Genç adam öfkeyi tam olarak hissetmeyi bekliyordu. Vücudunu yeniden sarmasını. Bunu yapmak için Brian'ın gözlerinin içine bakmak yeterliydi lakin Caledonia'nın yeşilin öteki boyutuna geçiş yapmış bakışları da kafiydi. Yüzünü görmese de babasına benzediği gözlerinden belliydi. Ian onu hatırlıyordu. Kendi kalesinde Sorchanın ardından görmüştü. Tanrı biliyor ya Brian'ın dev kudretine özenmişti. O kudretin, gün gelip kendisini yakacağını bilseydi de aynını hisseder miydi bilmiyordu. Yutkunarak iç avluda yürüyen ince uzun hayale baktı. Pelerininin içine gizlenmiş kaleye doğru gelmekteydi ve bunu yaparken bir kaçak gibi etrafına bakınıyordu. Genç adam bir an için intikam almaya gelen bir başkası olduğunu düşündü ve kendisininkine gölge düşürecek olmasından hiç ama hiç hoşlanmadı. Ardından gözlerinde netleşen kadın bedeninin farkına vardığında başını eğerek daha dikkatli baktı.

Callie kaçmıştı ve bunun için Glenn'e büyük bir öfke duyuyordu. Adam peşini bırakmamış ve sonradan yakaladığı ilk dans fırsatında onu pistin ortasına sürüklemişti ve dahası Maeve'nin gözleri önünde ilanı aşk etmekten geri durmamıştı. Ablası şu an perişan halde olmalıydı. Callie'nin onun yüzüne bakmaya cesareti yoktu ve uzun bir süre de olmayacağı bir gerçekti. Odasına çıkıp üzerini değiştirdikten sonra -ki o elbiseyi çıkarabilmek için bir saatini harcamıştı- Gecenin çoğunu dışarda dolanarak geçirmiş bedeni neredeyse donmuştu lakin artık dayanacak gücü bulamıyordu. Dönmek zorundaydı. Tanrının cezası Lizzy ise ortalıkta hiç görünmemişti. Girişteki merdivenlerde durup kendisine bakmakta olan adamın gri gözlerini fark ettiğinde ise kukuletasını iyice başının önüne indirerek kaleden tersi yöne doğru ilerledi genç kız. Bir bu eksikti. Lakin başka bir adam ile sohbet etmektense soğuktan donmayı tercih ederdi.

Ian pelerini içinde hızlıca hareket eden kadın ile merdivenlerin başında göz göze geldiğinde gülümsedi. Tanrı avını esrarengiz bir şekilde yeniden ona yollamıştı ve bu defa ıskalama hakkı yok gibiydi. Merdivenlerden hızla inerek geri kaçan kızın yanına koştu.

"Leydi Caledonia?"

"Daha yüksek bağırın lütfen! Tüm kale duyamadı henüz."

"Kaçıyorsunuz..."

"Kaçamıyorum..." Callie yanına hızla gelen adama kaşlarını çattı. "Balo bitti sanıyordum."

"Eğer siz kadınlar dans etmeye pek bir hevesli olmasaydınız çok daha önce biterdi." Ian sohbetine ortak olabilme adına kadına yaklaştı.

GÜNAH KEÇİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin