☆28.BÖLÜM☆

609 40 14
                                    

"İyi okumalar!"


⚫️

Elindeki sıcak kahvesiyle birlikte pencereden yağan yağmurun camlara çarpışını izliyordu Serenay. Saat beşe geliyordu ve bir saat sonra hava yavaş yavaş kararmaya başlayacaktı. Final sınavlarının bitmesiyle ara tatile girmiştiler ve ara tatil haftaya son buluyordu. Bu ara tatil boyunca hep evdeydi. Hiçbir yere gitmemişti. Genellikle evde hiçbir şey yapmadan geçiyordu günleri. Ara tatilin yeni başladığı zamanlar ilgisini çeken bir diziye başlamış olsa da odaklanamadığı için devam edememişti. Hatta internetten sipariş ettiği kitabı bile okuyamamıştı, kendini kitaba verememişti. Bu yüzden hiçbir şey yapmadan boş boş geçiyordu günleri.

Düşünüp duruyordu her gün. Bu okula geldiğinden beri şu son üç dört aydır yaşadıkları, içinde bulunduğu durum onu çıkmaza sokuyordu. Bu abi kardeşle ne yapacağını hiç bilmiyordu. Aynı zamanda içindeki özlem de ağır basıyordu bu düşünceleriyle birlikte. Bu özlem kendisine acı veriyordu. Acı veriyordu çünkü duygularını dizginlemek zorundaydı. Onunla istediği gibi yakın olamadığı için kalbi çok acıyordu. Ona dokunmak, ona sarılmak, onun yakınlığını hissetmek istiyordu. Keşke bu şekilde olmasaydı diye geçirdi Serenay o an içinden. Keşke daha farklı bir şekilde olsaydı.

Bu ara tatil boyunca Gökhan ve Göktuğ ile hiçbir şekilde iletişim kurmamıştı. Zaten her ikisi de Serenaya bunun için hiç adım atmamışlardı. Sadece onlar değildi tabii iletişim kurmadığı kişiler. Okuldan muhatap olduğu Sude ile de hiç iletişim kurmamıştı. Hiçbir yere gitmiyor olması, kendisini çıkmaza sokup duran düşünceleri ve kimseyle iletişim kurmuyor olması kendisini iyice yalnızlaştırmıştı. Kendisini çok yalnız hissediyordu Serenay aynı zamanda.

Odasının kapısının tıklatılması ile birlikte düşüncelerinden sıyrılıp kafasını hafifçe aralanan kapıya doğru çevirdiğinde annesini gördü Serenay. Serenay kahvesinden bir yudum aldıktan sonra annesine hafifçe gülümsedi.

"Kızım az gelsene, iki çift laf edelim seninle. Hep odandasın."

Serenay hafifçe omuzunu silkip "Olur anne." dedi düz bir sesle. Serenay elindeki kahvesi ile odasından çıktığında annesini takip edercesine arkasından yürüdüğünde salonun büyük balkonuna çıktılar birlikte. Karşılıklı balkondaki masaya oturduklarında Serenay başını manzaraya doğru çevirdi.

"Yağmur dinmiş." dedi mırıldanırcasına. Ardından yağmurdan sonra yayılan o kokuyu huzur bulmak istercesine içine çekti.

Gülçin Hanım masanın üzerinde duran paketten bir dal sigara alarak dudaklarının arasına yerleştirip çakmakla yakarken kızına süzercesine baktı. Kızının bu haline içten içe üzüyordu.

"Kızım sen neden böylesin?" dedi sitemle ağzındaki dumanı üflerken.

"Nasılım ki?" dedi Serenay kahvesinden bir yudum daha alarak.

"Odandan hiç çıkmıyorsun, bizimle doğru dürüst konuşmuyorsun. Hadi odandan çıkmamanı anlarım, senin de kendine ait bir alanın var. Ama odanda da bir şey yapmıyorsun be kızım. Ne bileyim bir kitap oku, bir dizi seyret. O çocuklarla bozdun kafayı. Hiç mi başka bir şey yok hayatında senin?"

Serenay derin bir nefes alıp verdi ve elindeki fincanı masaya koydu. "Anne benim kalbim çok acıyor."

"Kızım büyü artık büyü büyü!" dedi Gülçin Hanım sinirli bir şekilde. "Seneye okulun bitecek, geleceğine bir yön vermeye bak artık. Bırak bu ilkokul saçmalıklarını, gerçek dünyaya geri dön! Git kendine part-time bir iş bul. Okuldan sonra git, çalış. Kendini meşgul tut. Resmen bozdun kafayı o çocuklarla! Hem o Göktuğ denilen çocuğun sevgilisi yok muydu? Nasıl oluyor bu iş?"

KIRILANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin