"İyi okumalar!"
⚫️
Kapı zilinin çalmasıyla birlikte ayağa kalktı Serenay. "Geldiler." dedi coşkulu bir sesle Canan. Serenay arkadaşının bu saf coşkusuna gülerek içinde anlamlandıramadığı tuhaf bir heyecan ile kapıyı açmaya gitti.
Kapıyı sonuna kadar açıp yüzüne minik bir gülümseme kondurarak "Hoş geldiniz." dedi.
Serenay onları içeriye buyur ettikten sonra Gökhan poşeti Serenaya uzattı. Poşette meşrubatlar ve cips paketleri vardı. "Film izleyeceğiz dediğin için." dedi Gökhan gülümseyerek.
"Güzel düşünmüşsünüz. Teşekkür ederim." dedi Serenay elinden poşeti alarak.
"Ben düşünmedim." dedi Göktuğ atılarak her zamanki alaycı tavrıyla.
Serenay onun yüzüne düz bir ifade ile bakmakla yetinerek mutfağa gidip poşeti masaya bıraktı. Göktuğ ve Gökhan salona geçerlerken Canan ile selamlaştıktan sonra Göktuğ tekli koltuğa, Gökhan ise tekli koltukların karşısındaki ikili koltuğa Canan'ın yanına oturdu. Serenay da Gökhan'ın yanındaki yerini alırken "Gelmenize çok sevindim." dedi Göktuğun kendisine olan dik ve bir o kadar da alaycı bakışlarıyla karşılaşarak.
"Biz bize mi olacağız sadece?" diye sordu Gökhan. "Başka hiç kimseyi çağırmadın mı? Yakın arkadaşlarını falan?"
Serenay gözlerini Gökhan'a çevirerek "Hayır." diye cevapladı kısaca. Gökhan aldığı cevap ile birlikte boğazını temizleyerek ayağa kalkarken "Lavabo hangi tarafta? " dedi sorarcasına. "Ben bir lavaboya gideyim."
"Koridorun solunda hemen en ileride."
Gökhan hareketlenip koridora girdiğinde en ileride olduğunu düşünerek önünde durduğu kapının kapısını direkt açtı. Kapıyı ardına kadar açtığında bir odanın kapısını açmış olduğunu fark etti. Yanlış kapıyı açmıştı. Banyo olduğunu düşünerek kapıyı açmıştı halbuki. Gözlerini kısarak odaya incelercesine baktığında 'Burası Serenayın odası olmalı' diye geçirdi içinden. Çünkü bir misafir odasına hiç benzemiyordu. Makyaj aynasını görmesiyle yanılmadığını anladı.
Gökhan içinde beliren merak duygusu ile birlikte ışığı açıp yavaş adımlarla odaya girdi. Yeniden gözlerini gezdirdi odada. Duvarda asılı olan bir iki resim dışında odası tamamen sadeydi. Tek kişilik yatağın üzerinde duran Serenaya ait olan siyah kısa monta gözü çarptı. Bugün üzerinde görmüştü o montu. Yatağın yanına doğru yaklaşıp montu eline aldı ve montu burnuna götürdü. Sanki ona sarılıyorcasına monta sımsıkı sarılıp onun kendisine olan has kokusu ile parfümle karışan kokusunu içine çekti. Birbirlerine sarıldıklarında da o aynı kokuyu almıştı Gökhan.
Onu her görüşünde, onunla her konuşmasında, onunla geçirdiği her vakitte içinde oluşan o coşkulu duyguya engel olamıyordu. Şu sıralar sürekli aklını meşgul ediyordu. Hatta ondan başka hiçbir şey düşünemez olmuştu. Abisi Göktuğun söylediğini hatırladı bir an. Ona sadece ilgi duymuyordu gittikçe kapılıyordu. Belki de sadece kapılmakla kalmıyordu.
Elindeki montu yavaşça yatağa bırakıp komodinin üzerinde duran çerçevedeki fotoğrafa çarptı. Annesi ve babasıyla birlikte çekilmiş olduğu bir fotoğraftı. Fotoğrafı eline alıp baktığında Serenayın annesine ve babasına hiç benzemiyor olduğunu gördü. Kendi kendine güldü fotoğrafa bakmayı sürdürüp.
Serenay oturduğu koltuktan kalkarak "Bir şey içer misin Göktuğ?" diye sordu gözleri onunkisiyle buluşurken.
"Su alabilirim." dedi Göktuğ alaycı tavrıyla başını hafifçe sallayıp. Ardından Canana başını çevirerek "Sen?" diye sordu Serenay.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRILAN
Novela Juvenil~ Serenay eğitimini sürdürdüğü üniversitesinde yaşadığı zorbalıklar yüzünden yatay geçiş yapıp üniversitesini değiştirerek yepyeni bir başlangıç yapmak ister. Fakat bu yaptığı yeni başlangıçta kendisini neleri beklediğini bilmemektedir. Kısa bir za...