☆29.BÖLÜM☆

718 42 31
                                    

"İyi okumalar!"


⚫️

Ertesi sabah Serenay uyandığında kendisine kahve yapıp odasının balkonuna çıktı. Kahve eşliğinde sigarasını içerken dün geceyi düşünüyordu. Dün gece onu aramasından sonra eve gelmişti. Yanlış olduğunu bile bile dün akşam Göktuğu aramıştı. Ve bugün de Göktuğun isteği üzerine görüşeceklerdi. Onu araması yanlış olduğu kadar görüşmeye karar vermeleri de çok yanlıştı.

Serenay bu yüzden kötü hissediyordu kendisini. Elinde tuttuğu sigarasını dudaklarının arasına yerleştirdikten sonra içine çekip düşünceli bir şekilde dumanı havaya üfledi. Onu aradıktan sonra içini bir pişmanlık hissi kaplamıştı. Keşke aramasaydım, diye geçirdi içinden.

Ama yine de buna rağmen onun sesini duymak, onunla konuşmak kendisine çok iyi gelmişti. Mutlu hissettirmişti. Konuşma ile sınırlı kalmasına ne yazık ki Göktuğ izin vermemişti. İçini kaplayan pişmanlığa rağmen Serenay da onu görmek istiyordu.

Serenay cebindeki telefonunun çalması ile birlikte telefonunu cebinden aldı ve arayan ismi gördüğünde telefonu açtı.

"Göktuğ?!"

"Ben geldim. Sizin evin oralardayım."

Serenay sanki geleceğinden habersizmiş gibi bir edayla "Ne? Geldin mi?" dedi kaşlarını çatarak.

"Evet güzelim. Dün akşam öyle konuşmadık mı?" Göktuğun sesi canlı geliyordu.

"Ben bunun doğru olduğundan emin değilim Göktuğ." dedi Serenay tek bir seferde.

"Neyin doğru olduğundan emin değilsin?"

Göktuğ sesini hafifçe tepki verircesine yükseltmişti. "Buluşmamız doğru değil. Anlamıyor musun? Buluşmamalıyız. Olmamalı."

Göktuğun derin bir iç çektiğini işitti Serenay. "O zaman neden dün akşam beni aradın Serenay?" Göktuğun sesi bu sefer yorgun çıkmıştı.

"Seni aramam da doğru değildi ki zaten. Ben seni aramamın doğru olduğunu söylemiyorum. Dayanamayıp aradım işte. Ama bizim buluşmaya karar vermemiz hiç doğru değil."

"Sen nasıl dayanamayıp beni aradıysan ben de dayanamayıp seni görmek istiyorum."

Serenay onun cümlesi ile birlikte bir anlığına sessiz kaldı ne diyeceğini bilemeyip. Yeniden Göktuğun sesini duydu. Sesi bu sefer rest çeker bir havada çıkmıştı.

"Gelmiyorsan gidiyorum."

Onun kurduğu cümlenin altındaki asıl anlamı işitmişti Serenay. Bir yanı kalbinin sesini dinlemek için can atıyordu. Göktuğdan uzak durmaya daha fazla dayanamıyordu.

Serenay kuruyan dudaklarını yaladı. "İniyorum."

Serenay cümlesini sarf ettikten sonra konuşmayı sonlandırıp derin bir nefes alıp verdi. Hala bunun doğru olup olmadığıyla ilgili kendi içinde hesaplaşırken aynı zamanda onu göreceği için heyecanlıydı da. Sanki çok uzun zamandır onu görmüyormuş gibi hissediyordu. En son final sınavlarına girerken onu görmüştü. Fakat hiçbir şekilde konuşmamışlardı. Heyecandan midesinin bulandığını hissederken sigarasını söndürüp ayağa kalkarak odasına girdi.

Serenay midesinin bulantısına iyi gelmesi için komodinin çekmecesinden naneli sakız alıp ağzına attı. Alelacele dolabından bulduğu kot pantolonu ve siyah sweatshirtü üzerine geçirdikten sonra boy aynasından saçlarını taradı. Saçları neyse ki dün akşamdan beri hala şeklini koruyordu. Çantasını ve telefonunu alıp asker yeşili montunu üzerine giydikten sonra evden çıktı.

KIRILANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin