geçmiş 8.bölüm - Yeni Bir Canlı

19 4 20
                                    

Alekos birkaç aydır ordudaydı ve giderek bu duruma daha da alışır olmuştu. General ona karşı iyi ama mesafeli, komutan babacan, çavuş ise oldukça ters bir adamdı. Kötü bir siniri yoktu ama huysuzdu ve Alekos'a hala güvenmiyordu.

Komutanın planını uygulamaya koymuşlardı. Alekos o günden beri onun eğitimi altında kılıç öğrenmiş, güçlerini geliştirmişti. Amaç bir daha kral ya da emri veren her kimse onu öldürmek istediğinde prensin güçlerini kullanarak hem kendini hem de diğerlerini korumasıydı.

Şanslılardı ki aynı durum hiç karşılarına çıkmadı. Sınır bölgelerde ya da korumanın az olduğu yerlerde bir kaç yağmacı sınağı basmak dışında bir işleri yoktu. Fakat şimdi krallığın Teleinos ile arasındaki ilişkiler geriliyordu.

Yeni görevlerini onlara bildirmeye gelen ulak üzerinde mühür olan bir parşömen çıkardı. Komutan alıp incelemeye başladığında çavuş ve prens Alekos gergindi. Komutan onları rahatlattı.

"Endişelenmeyin. Savaş ilanı değil. Kral sınırın iki tarafındaki köylere gidip Teleinos krallığının gizlice asker yerleştirip yerleştirmediğini öğrenmemizi istiyor."

Alekos başını salladı. Askerler çadırlarını toplayıp gitmeye hazırlanırken genç prens komutana gelip sordu.

"Sınırın iki tarafı derken Teleinos köylerinden de mi bahsediyorlar?"

"Evet Alekos."

"Bu araştırdıktan sonra o köyleri yağmalayacağımız anlamına mı geliyor?"

Komutan sorusuna soru ile cevap verdi.

"Sence yağma kötü bir şey olduğu halde neden sık sık yapılır?"

"Ordunun moralini yüksek tutmak ve tüketilen yiyecek içeceği geri yerine koymak."

Komutan başını salladı.

"Buldukları değerli eşyalar onlarındır. Senin için canlarını tehlikeye atan insanlardan bunu esirgemek isyan başlatmak anlamına gelmez mi?"

"Eminim içinde yağmayı uygun bulmayanlar da vardır." dedi Alekos.

"Azınlık." diye cevap verdi komutan. "Kalabalıkta sesleri çıkmaz. Ne yapabiliriz ki?"

"Askerlerini sen seçiyorsun. Hangisinin yağmayı uygun bulmayıp hangisinin bulduğunu bilirsin."

"Yağma isteyen askerlerin tüm hepsini değiştirmemi mi öneriyorsun?"

Alekos başını iki yana salladı.

"Hepsini değil. Yarısını. Sen dedin azınlığın sesi çıkmaz. Yağma karşıtı askerler yarıyı geçse yeter."

Komutan gülümsedi.

"Haklısın. Ama benim başka bir planım var."

Alekos komutanın ne demek istediğini anlamamıştı ve sınıra yaklaştıkça gerginliği artıyordu. Teleinos'un sınıra en yakın ilk köyüne geldiklerinde vakit akşam vaktiydi.

Komutan bir tepenin üstünden sadece birkaç ışığı yanan köyü gösterdi. Çığlık sesleri geliyordu. Çavuş sordu.

"Bu ses de ne?"

Komutan Alekos'a dönmüştü.

"Prens Alekos konuştur bakalım yeteneğini. Bize o köye girmeden içeride asker ya da savaşçı var mı söyleyeceksin. Aynı zamanda seslerin kaynağını da bulacaksın. Eğer yapamazsan askerleri salacağım ve bunun anlamının ne olduğunu biliyorsun."

Alekos endişeyle başını salladı. Çavuş neden bahsettiklerini soracakken komutan onu susturdu. Şimdi herkes gecenin karanlığında prensten yayılan mavi ışığı görebiliyordu.

İkinci Hayatlar Krallığı (BL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin