Geçmiş 9.bölüm - Bir Başka Dilenci

17 5 9
                                    

Köyden sonra o bölgede ünü yayılmış, lüks bir tavernaya gitmek için komutan, çavuş ve iki asker birlikte bir saat kadar at bindiler.

Taverna deniz kıyısına inşa edilmişti. Büyük sütunlar denizin üstünde yapının çatısını ayakta tutuyor, tanrı ve tanrıçaların nude heykelleri sık olmamakla birlikte etrafa hoş bir hava katıyordu. Yakında hiç köy yoktu ama içerisindeki birbirinden ayrık masalar kadınlı erkekli kürk postlu insanlarla doluydu.

Komutan, Alekos'a seslendi.

"Prens Alekos, buranın sahibi oldukça ters bir adamdır ve herkesin yemek yemesine izin vermez. Bizim yerimize konuşmayı sen yapıp onu ikna edebilecek misin?"

Alekos başını salladı ama çavuş karşı çıktı.

"Neden o konuşuyor?" dedi. Karşılığında komutan onu dinlememiş tavernanın kapısını tıklatmıştı. Altın sarısı kapı açılınca Alekos gri kıvırcık bıyıkları top sakalıyla birleşmiş yaşlı adam karşısında eğildi.

"Merhabalar efendim. Biz buradan geçen askerleriz. Komutanımız ile birlikte bizim için fazladan bir masanız var mı diye sormak için geldik."

"Askerler burada ne arıyor?"

"Köylere herhangi bir saldırı olmaması için devriye geziyoruz."

Adam biraz düşündü. Sonra kapıyı açtı.

"İçeri gelin."

Alekos adamın arkasından gülümseyerek komutana baktı. Komutan başını okşamak için elini kaldırdı ama çavuş farketmeden araya girdi.

"Kendini bir şey sanma velet."

Asıl sen bir şey sanma diye karşılık verdi Atlas. Komutanı tanıyordu. Bu kişi, Alekos'un köyde en sevdiği insanlardan biri olan Kemal amcaydı. General Leona, Derin'i babasıydı. Ama bu çavuşun kim olduğu hakkında Atlas'ın hiçbir fikri yoktu.

Tavernanın tavanı yüksek, içerisi kalabalıktı. Boş masaya geçerken Alekos yemeğin de ortam kadar güzel olup olmayacağından şüphe ediyordu ama yemek gelince tüm şüphesi kayboldu. Etli lahanalı pilavın her kaşığında birer lezzet patlaması vardı. Fakat birkaç kaşıktan sonra tavernanın büyük kapısı gürültü ile açıldı ve üstü başı yıpranmış bir adam kapıda belirdi.

"Yemek...lütfen biraz...yemek."

Herkes gelen adama bakarken onları içeri alan ihtiyar mutfak kapısından elinde kepçe ile çıktı.

"Lanet olasıca! Burası özel bir mekan. Git dileneceksen başka yerde dilen."

Adam artık ayakta duramıyormuş gibi yere çöktü. Uzun boyu vardı. Sakal bıyığı birbirine karışmış olsa da yaşlı durmuyordu. "Dilenci değilim." dedi. "Denizde gidiyorduk. Gemimiz önceki gün fırtınaya yakalandı. Arkadaşlarım nerede bilmiyorum."

"İlerdeki kasabaya gidip anlatabilirsin hikayeni." dedi. Ama adam yaklaşan şefin bacağına sarıldı. "Lütfen, iki gündür hiçbir şey yemedim."

Yaşlı adam bu duruma iyice sinirlenmiş, ayrıca müşterilerinin yanında küçük düştüğünü hissetmişti.

"O zaman iki gün daha dayan." dedi. "Ya da değerli müşterilerilerimin artıklarıyla beslenebilirsin."

Aldığı pilav tabağını yere döktü. Yeri gösterirken konuştu.

"Ben de çok açlıkla sınandım. Gerçekten açsan yerden de yersin değil mi?"

Aniden önünden yemeği alınıp yere dökülen Alekos şaşkınca bakıyordu. Aşçı ise yerdeki adama dönük konuşmaya devam etti.

"Ne duruyorsun?"

İkinci Hayatlar Krallığı (BL)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin