Küçük hizmetçi odaya girdiğinde prens hızlıca elindeki kitharayı indirdi. Ona döndü.
"Hoşgeldin Kreene. Günaydın."
Ayağa kalkmış, elindeki çalgı aletini rafa götürmüştü. Onun yerine bir kitap alıp koltuğa geçti. Okurken hizmetçi ona karşılık vermişti.
"Günaydın."
Kahvaltı gelene kadar aralarında geçen tek konuşma buydu. Kahvaltı geldiğinde ise Kreene geçenki gibi olup olacağanı düşünüp gerilmişti ama düşündüğünün aksine prens ses çıkarmadan çanaktaki ilacı içti ve sonra kahvaltıya dokunmadan dışarı izlemeye başladı. Bir - iki saat sonra koltukta elindeki taşlarla oynayan hizmetli çocuğu çağırdı.
"Bak Tomris orada. Ben onunla gidip konuşuyorum. Arkadan kaç." Kreene başını salladı. Plan basitti. O pencereden çıkıp direkt yaşlı kadının yanına gidecek, Kreene ise oluktan çalının dibine çıkıp gizlice ilerleyecekti.
Plan başta gayet güzel işlemiş, ama Alekos çıkar çıkmaz abisiyle karşılaşınca aralarında küçük bir tartışma başlamış ve sonrasında çocukça bir kavgaya dönmüştü. Yine ikisinin kavga ettiğini fark eden Tomris nine onları ayırıp tatlı dille yatıştırdı. Alekos odasına geri döndüğünde Kreene gitmişti. Gülümsedi ve kendini koltuğuna bıraktı. Bütün uzuvları ağrı içindeydi.
Uyandığında hava kararmaya başlamıştı. Korkunç rüyaların pençesinde oradan oraya savrulmuş, dayak yemiş gibi uyanmıştı. Mumların loş ışıklarıyla aydınlanan odada yanında ona endişe ile bakan genç çocuk sertçe doğrulmasına neden oldu.
"Kreene neden buradasın? Gitmedin mi?"
Kreene başını iki yana salladı.
"Burada kalacağım. Yatmaya devam et. Ateşin var."
"Öğle mi?" Eli ile kontrol etti. Gözleri yarı kapalıydı. "Daha önce hiç ateşim çıkmamıştı."
Kreene başını salladı. Önündeki tepsiye uzandı ve ilaç dolu çanağı Alekos'a uzattı.
"Bunu iç."
Alekos şişeye baktı ve sonra Kreene'nın parmaklarına, en son da yüzüne. Titreyen küçük elleriyle uzandı. Ama Krenee bunu görünce geri çekti.
"Ben içiririm istersen."
Alekos, yüzünden yayılan ateş yüzünden gözünün kenarında oluşan yaşları eliyle silip kafasını iki yana salladı.
"Senin yapmanı istemiyorum."
Sonra onun gözlerine baktı.
"İçmek istediğimden emin değilim."
Kahverengi çocuk ilacı kenara bıraktı. Boş su bardağına uzandı. Sonra kalktı ama Alekos bunu görünce ona atılmıştı.
"Özür dilerim. İçeceğim. İçeceğim. Gitme."
Gözlerinden yaşlar süzüldü ve bu yaşlar ateşin yaydığı ısıdan değildi. Kahverengi saçlı çocuk diğerinin alnına elini uzattı.
"Çok ateşin var."
Kumral çocuk alnındaki elleri tutup biraz serinlemeye çalıştı.
"Sana ilaç isteyeceğim."
"Hayır!" diye karşılık verdi Alekos. "Onlar hasta olduğumu öğrenirse-" sustu.
Kreene titreyen çocuğun yanına geldi. Koltuğa uzandı ve çocuğu göğsüne çekti. Çocuk alnını onun boynuna dayamıştı.
"İlaç şişesini boşaltıp yerine şerbet doldurdum."
Alekos şaşkınlıkla kalkmak istedi ama gücü yetmedi. Kafasını kaldırmış, kocaman açtığı yeşil gözleriyle ona bakıyordu.
Kreene gözlerini kaçırdı. Bunu gören çocuk tekrardan kafasını onun göğsüne gömdü ve sessizce ağlamaya başladı. Kreene bir elini onun sırtına diğerini başına koydu. kumral çocuğun sırtını ovalarken konuştu.
"Tamam. Ağlama, ağlama...Tuttum seni."
••••• 2.bölümün Sonu •••••
Oy ve yorumlarınız için teşekkür ederim. :))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Hayatlar Krallığı (BL)
Fantasia"Beni dinle! Bazı büyük hatalar ikincisine gerek duymadan koskoca bir ömrü mahvedebilir. Ama çok daha küçük ve önemsizleri, bir domino taşı gibi yüzbinleri felakete sürükler. Biliyorum ilk taşı iten bendim. Ama bu sefer, göreceksin Kreene, el de ben...