Oy vermek zorunda değilsiniz, ama lütfen lütfen lütfen yorum atın okuyunca kendimi çok mutlu hissediyorummm.
♡♡♡♡
İkili yavaşça garajdan çıkarken Minho'nun duraklamasıyla Chan'da adımlarını durdurmuştu. Tek kaşını kaldırıp başını geriye çevirdi ve sevimli surata baktı.
"Ne oldu?"diye merakla sorduğunda, Minho bir süre ona uzaktan baktıktan sonra minik adımlarla ona yaklaştı ve elini uzatıp Chan'ın omzuna dokundu.
"Bugün için teşekkür ederim Chan, beni çok mutlu ettin."diye kısık bir sesle konuştuğunda Minho, Chan bir süre karşısındaki gence baktıktan sonra hafifçe gülümsedi.
"Rica ederim, istersen sonra tekrarlayabiliriz."
"Çok isterim, tabii senin istemen daha önemli."dedi Minho bakışlarını kaçırarak. Kesinlikle bunun tekrarlanmasını istiyordu ama emrivaki yapıyor gibi görünmek istemiyordu. Chan'ın teklif etmesini sağlamak daha az mahçup hissettirirdi kendisini.
Chan kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra yönünü tamamen Minho'ya çevirdi ve hafifçe eğildi minik bedene.
"Tabii ki isterim Minho. Seninle vakit geçirmek beni iyi hissettirdi. Aslında, ben sana teşekkür ederim."derken elini göğsüne bastırdı Chan ve tekrardan dikleşti.
"Son zamanlarda, kendimi çok fazla yalnız hissediyorum. Seninle olmak, bana iyi geldi."diye kendisini açıklarken Chan, Minho kocaman parlak gözleriyle dikkatlice Chan'a bakıyordu. Chan'ın cümlesi bittiğinde Minho derin bir nefes çekti ciğerlerine ve başını hafifçe yana eğdi.
"Neden yalnız hissediyorsun?"
Minho'nun sorusu üzerine Chan bir süre sessiz kaldı. Minho'nun karşısındayken konuşmayı unutuyordu sanki. Ne düşünüp neler söylemesi gerektiğini, cümleyi nasıl kuracağını bilemiyordu. Nasıl konuşuluyordu, dilini hareket ettirmeli miydi?
"Ben, bilmiyorum. Öyle hissediyorum işte. Fazla kurcalama."diye hızlıca konuştuğunda Chan, Minho kaşları havalanırken ellerini teslim olur gibi iki yanında havaya kaldırdı.
"Sakin ol şampiyon, sormadım say."derken omuzlarını silkti Minho ve garajın çıkışına ilerlemeye başladı tekrardan.
İkili sonunda garajdan ayrılıp ön bahçeye ulaştıklarında tekrardan duraksadılar. Minho omzunun üzerinden Chan'a bakıp gülümsedi şirince. Şu herkesin bahsettiği, asla yüzünden eksilmeyen o gülümseme. Chan o gülümsemeye bayılıyordu.
"İyi geceler Chan."
"Sana da iyi geceler."
Minho müştemilata doğru hafif topallayarak ilerlerken Chan'da ona sırtını dönüp evine ilerledi. İçeri girip hemen odasına doğru ilerlemek istemişti ama ona engel olan bir şeyler vardı yine her zamanki gibi.
"Erken geldiniz Bay Bang."
Duyduğu ima dolu ses ile başını istikametindeki merdivenlerden ayırıp büyük salonun kapısından kendisine bakan Woosung babasına çevirdi. Babasının üzerinde saten gecelik takımı vardı ve karnındaki şişliği bariz belli ediyordu bu pijama takımı.
"Saat daha gece yarısını geçmedi bile."diye mızmızca konuştuğunda Chan, Woosung hafifçe omzularını silkip başını sallarken kollarını göğüsünde bağladı.
"Bende onu diyorum Chan, erken geldin. Minho'dan sıkılacağını tahmin etmiştim."dediğinde Woosung, Chan oflayarak gözlerini devirdi.
"Yanlış düşünmüşsün, hiç sıkılmadım. Aksine çok eğlendim."dedi Chan ve bakışları tekrardan babasını buldu. Woosung'u kısaca süzdükten sonra hafifçe kaşlarını çattı Chan. Babasının hamile hali sinirini bozuyordu. Karnında gerçek bebeklerini taşıyor olduğunu bilmek Chan'ı deli ediyordu. Kıskanıyordu, henüz kabul edemese de çok fazla kıskanıyordu. Hatta olur olmadık şeyler bile düşünüyordu gelecek hakkında. Ya babaları gerçek bebekleri doğduğunda onu istemezlerse? Evet, Chan'ın psikolojik sorunları var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I laughed a little too much
FanfictionSanırım, ben biraz fazla güldüm... Mpreg Angst.