Kendini en son ne zaman zor durumda hissettin?
Biraz düşünelim bunu. Derin bir nefes al, arkana yaslan ve çaresizlik hissinin sana ne kadar yakın olduğunu düşün. Ya da ne kadar uzakta.
Mesela, şu an bana çok yakındı bu his. Tam olarak bir çaresizliğin ortasında oturuyordum. Kaçamıyordum bile, dört bir yanımı sarmıştı bu karanlık duygu. Ben bu kadar bitik bir haldeyken Chan'ın nasıl hissettiğini hayal bir edemiyordum o anda. O an ki psikolojisi tahmin edilemezdi sanırım.
En iyisi her şeyi en başından almak öyle değil mi?
"Felix, ne yapacağım? Çok heyecanlıyım. Kalbim şu an boğazımda atıyor resmen! Ay! Düşürüyorum galiba!"
"Saçmalama canım, düşemez bu ayda nasıl düşsün."dedi Felix oturduğu yumuşak koltuktayken elindeki son ayın dergisini inceleyerek. Gözlerimi aynadaki yansımamdam alıp dehşet içinde ona baktım. Ne kadar rahattı böyle?! Onunla gelerek hata yaptım galiba. Hyunjin'le gelseydim onun tepkilerinden daha çok verim alırdım. Felix benimle birlikte heyecanlanmak yerine aptal aptal dergilere bakıyordu.
"Felix!"diye sesimi yükseltip bağırdığımda, onunla birlikte mağaza çalışanları da korkmuşlardı bu ani tepkimden. Felix elindeki dergiyi düşürürken gözlerini kocaman açıp bana bakmıştı.
"Neden bağırıyorsun be?! Korktum."dedi ve elini göğüsüne bastırıp arkasına yaslandı.
"Asıl sen neden bu kadar rahatsın! Benimle birlikte heyecanlansana!"diye bağırdığımda, oturduğu koltuktan destek alıp ayağa kalktı ve yavaş adımlarla bana yaklaştı.
"Heyecanlanıyorum zaten! Ben hislerimi öyle zirvede yaşayan biri değilim sadece."dedi ve yanıma iyice yanaşıp kolunu omzumdan atıp beni kendisine yaklaştırdı. Benimle birlikte boy aynasına baktı ve suratına kocaman bir gülümseme yerleştirdi.
"Çok güzel oldun. Melek gibi."dedi ve boşta olan elini yüzüme doğru yaklaştırıp yanağıma bastırarak başımı da kendi başına doğru yaklaştırıp yanaklarımızı birleştirdi. Suratım poğaça gibi gözükürken endişeyle aynadaki yansımamıza bakmaya devam ediyordum.
"Hoş, sen hep güzelsin de..."dedi ve yavaşça elini yanağımdan çekip yavaşça benden uzaklaştı. Gözlerimi yansımamızdan ayırıp ona çevirdiğimde ellerini omuzlarıma koyup hafifçe omuzlarımı silkeledi.
"Sakin Minho, endişelenecek hiçbir şey yok. Her şey harika olucak. Harika bir düğün merasimi olacak, herkes eğlenecek. Gece hepimiz güzel bir yorgunlukla evimize döneceğiz ve mutlu mesut olacağız. Chan ve sen artık güzel eşler olacaksınız..."diye konuştu ve derin bir nefes alıp dolu dolu gözlerime bakıp dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi.
"Mutlu mu olacağız?"
"Çok mutlu olacaksınız, olacağız."dedi sesini alçaltarak ve kollarını etrafıma sarıp bana sıkıca sarıldı.
"İnanamıyorum, sanki daha dün seni otobüsten kurtardım. Ne çabuk büyüdük?"
"Büyümedik aslında."dedim bende ona sarılarak. Kıkırdadı ve başını iki yana salladı.
"Doğru, büyümedik."
Bir süre sarıldık öylece. İlk ayrılan o olmuştu. Hafifçe burnunu çekti ve elini göbeğime koyup kocaman gülümseyerek bana baktı.
"Çok güzel bir baba olacaksın."dedi ve bu sefer hafifçe dolmuş gözlerini bana çevirdi.
"Ağlıyor musun sen?"
"Kapa çeneni!"diye söylendi ve tekrardan bana sıkıca sarıldı. Bende kıkırdayarak tekrardan ona sarıldım ve başımı onun omzuna yaslayıp gözlerimi etrafımızda dolaştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I laughed a little too much
FanfictionSanırım, ben biraz fazla güldüm... Mpreg Angst.