Genç adam Jeep'inden inip kapısını sertçe ittirip kapattıktan sonra siyah kot pantolonunu belinden tutup yukarı çekerek üzerini düzeltti. Arabadan uzaklaşıp sessiz sokağın ortasına doğru ilerledi ve büyük köşkün aynı kendisi kadar büyük giriş kapısına baktı. Ardından arka cebinden telefonunu çıkartıp ezberlediği numarayı çevirirken aynı zamanda kapıya doğru ilerlemeye başlamıştı. Telefonu kulağına yasladı ve büyük demir kapının parmaklıklarının arkasından geniş ve bol ağaçlı bahçeyi süzdü kısaca.
"Efendim?"diye duyduğu titrek ses ile tüm odağı tekrardan telefonun diğer ucundaki çaresiz çocuk olmuştu.
"Demir kapının önündeyim."
"Etrafta yaşlı, uzun boylu bir adam var mı?"diye ruhsuz bir sesle konuştuğunda diğer taraftaki, genç adam kaşlarını çatıp gözleriyle kısaca bahçeyi kolaçan etmişti.
"Hayır, görünmüyor."
"Kapıyı ittir, Mingyu bey için hep açık oluyor."dediğinde telefonun ucundaki çocuk, onun dediğini yaptı.
Kapıyı eliyle ittirdiğinde demir kapı gürültülü bir şekilde gıcırdayarak açılmıştı. Genç adam oyalanmadan kendisini bahçeye attı ve ardından kapıyı kapatıp büyük eve doğru ilerlemeye başladı.
"Tamam, girdim içeri. Birazdan oradayım."
"Tamam, bekliyorum."
Genç adam telefon kapandıktan sonra hızlıca köşkün kapısına varmış ve zili birkaç kere çalıp elleri cebinde beklemeye başlamıştı. İlk önce tatlı dilli olacaktı ama eğer anlaşamazlarsa kurnazlığını ortaya çıkaracaktı.
Kapı açıldığında gördüğü ağlamaktan gözleri şişmiş kısa boylu kadın ile biraz şaşırmıştı.
"Ehm, merhaba? Bang'larla görüşebilir miyim?"diyerek hafifçe göz kırptığında kadın şaşkınca ona bakakalmıştı.
"Minho için..."diye tekrardan konuştu kendisine anlamsızca bakan kadına karşı. Minho'nun ismini geçirdiği anda kapının önüne bir adam gelmişti. Çok güzel yüzlü bir adamdı ama gözleri kalbin aynasıdır ya, cin gibi gözleri vardı.
Adam geldiğinde genç adamın tüm dikkatinin sahibi o adam olmuştu.
"İyi günler, siz Bay Woosung olmalısınız."diye net bir şekilde konuştuğunda adam, Woosung tek kaşını kaldırıp eliyle yanındaki kısa boylu kadını geriye ittirirken genç adamın karşısına geçmişti tamamen. Woosung genç adama kısık ve tehlikeli bakışlarla bakarken, genç adam oldukça sakin görünüyordu. Hatta gülümsüyordu bile.
"Evet benim, siz kimsiniz?"diye sorduğunda Woosung, genç adam gülümsedi ve başını eğdi.
"Ben, Minho'nun bir arkadaşıyım. Ve onu elinizde tuttuğunuz biliyorum. Bu adam kaçırmaya girer."diye konuştuğunda genç adam, Woosung sinirle soluyup kapıyı tuttu.
"Daha fazla konuşmamıza gerek yok, iyi günler."diye sertçe konuştu Woosung ve kapıyı tam adamın suratına kapatacakken, genç adam ayağını kapı ve pervazın arasına sokarak durdurmuştu kapıyı.
"Tam olarak net bir şekilde konuşamadım galiba Bay Bang."diyerek elleriyle kapıyı ittirdiğinde Woosung kapıyı açmak durumunda kalmıştı.
Genç adam pantolonunun arka cebinden cüzdanını çıkardı ve içini açıp polis rozetini Woosung'a doğru tuttu.
"Anayasada adam alıkoymanın ağır bir cezası ve benimde elimde size ağır cezanın verilmesi için yetki bulunuyor."diye konuştuğunda genç adam, Woosung onun cüzdanında tuttuğu rozete şok içinde bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I laughed a little too much
FanfictionSanırım, ben biraz fazla güldüm... Mpreg Angst.