19

967 122 76
                                    

Bu bölümde zamanı büküyoruz arkadaşlar. Çünkü hikayeyi ilerletmem lazım ama bu şekilde olmuyor, bana daha olgun bir çift lazım artık.

♡♡♡

2 yıl sonra...

Bavulumu peşimden sürükleyerek apartman dairesine doğru yaklaştım. Kendimden büyük bavulu peşimden çekerken epey bi zorlanıyordum.

2 yıllık zorlu bir lise serüveninden sonra üniversite sınavına girip güzel bir dereceyle Kore'nin en iyi üniversitelerinden birine yerleşmiştim. Tabii o kötü derslerimle, gerçi derslerim iyiydi hocalarım kötüydü, böyle bir başarı elde etmeyi asla tahmin etmiyordum. İşte, hayat bazen şaşırtmayı seviyor.

Kazandığım bölümü insanlar 'dandik' olarak nitelendirse de, ben memnundum. Bence gastronomi tam olarak benim bölümümdü.

Şimdi ise, tabii ki de Mingyu beyin yardımlarıyla, teyzemin bana tuttuğu evin sokağındaydım. Okul köşke çok uzak olduğu ve gidip gelmekte zorlanacağım gerçeğiyle böyle bir karar almıştık. Mingyu bey desteklerini yine esirgemiyordu.

Bu 2 yılda değişen çok şey olmuştu tabii, 2 sene boyunca Chan'la daha çok yakınlaşmıştık. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyecek hale gelmiştik. Hatta, birkaç kere onun odasında da kalmıştım. Woosung'un nasıl izin verdiğine hala şaşırıyorum ama bu yaşanmıştı işte. Tabii Woosung doğurmuştu. Yeni bebeklerinin ismine Seungmin koydular. Çok tatlı bir bebekti. Şimdi 2 yaşındaydı ve yavaş yavaş konuşmaya başlamıştı. Çok konuşkandı hatta Chan'ı sinir ediyordu.

Chan'ın saçma kıskançlık olayı da geçmişti. Çünkü düşündüğü gibi kardeşi doğduktan sonra ailesi ona sırt çevirmemişti. Çevirmezlerdi de zaten. İnsan kendi evladına nasıl sırt çevirebilirdi ki? Chan sadece biraz korkmuştu.

Chan'da üniversiteyi kazanmıştı ama o köşkte kalmaya devam ediyordu. Altında arabası olduğu için gidip gelebilirdi. Maalesef ki aynı okullarda değildik ama telefondan mesajlaşarak konuşmaya devam ediyorduk.

Ve bugün, eve gelmiştim işte. Tabii, bir ev arkadaşım olacaktı. Ortaklaşa tutulmuş bir evdi. Ev arkadaşım hakkında hiçbir şey bilmiyordum ve birkaç dakika sonra onunla tanışacaktım. Çok heyecanlıydım. Nasıl biriydi? İsmi neydi? Kaç yaşındaydı? Bana iyi davranacak mıydı?

Daha fazla düşüncelerin beynimi ele geçirmesine izin vermeden apartmanın merdivenlerini çıkmaya başladım. Derin bir nefes verip zile bastım ve beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra kapı açılmıştı. Ağır kapıyı ittirip bavulumla içeri girdim ve asansöre yaklaştım. Acele etmeden asansöre binip kat numarasını tuşladım ve gerici hava ile üst kata çıkmayı bekledim. Asansör sanki beni daha çok germeye çalışır gibi yavaş hareket ederken sinirle soluyup gözlerimi devirdim ve işe yaramayacağını bilmeme rağmen kat tuşuna hızlı hızlı basmaya başladım.

Sonunda asansör durup kapıları açılınca elimi tuştan çektim. Hızlıca asansörden çıkup gözlerimi katta gezdirdim. Karşılıklı iki tane daire vardı. Birinin kapısı kapalıydı ve dışında çiçekli böcekli bir hoşgeldiniz yazısı vardı. Diğer kapı ise tamamen boş ve aralık duruyordum. Aralık olan kapıya ilerleyip elimle hafifçe itip daha çok araladım. İçeride yığılmış mobilyalar ve duvara çivi çakmaya çalışan mavi saçlı genç bir çocuk vardı.

İçeri girip boğazımı temizlediğimde beni farketti ve bindiği sandalyenin üzerinden bana baktı. Uzun boyluydu ve gözleri aynı bir tilkiyi andırıyordu. Sevimliydi.

Genişçe gülümsedi ve sandalyenin üzerinden inip elindeki matkabı bıraktı. Üzerini düzeltirken bana doğru ilerlemeye başlamıştı.

"Hoşgeldin yeni ev arkadaşı."dedi gülerek ve elini bana doğru uzattı. Bende ondan aldığım enerji ile gülümsedim ve bavulumu bırakıp elini sıktım.

I laughed a little too muchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin