Herkesin bir fikri vardı, herkes her şey hakkında bilgi sahibiydi ve herkes her şeye burnunu sokuyordu. Herkesten farklı farklı fikirler çıkıyordu ve akıllarınca bana destek olduklarını sanıyorlardı. Ama hiçbiri bana kendi fikrimi sormayı akıl edemiyorlardı.
"Bence Minho eşyalarını alıp köşke yerleşsin. Ona bir oda ayarlayalım. Böylece hep gözümün önünde olur, tekrar sıkıntı yaşarsa diye diyorum. Burda ona daha iyi bakarız."
"Ben yeğenime müştemilatta da pekala bakabiliyorum Soomin hanım."
Teyzemden gelen ses ile çatalımla delip deşik ettiğim yemekten ayırdım gözlerimi ve masanın diğer ucunda oturan teyzeme baktım. O da kaşlarını kaldırmış gıcık bir tavırla Soomin hanıma bakıyordu. Bir nevi onun da işine gelmişti bu durum.
Bu masaya oturmadan önce kısa süreli bir cıngar çıkarmıştım. Sebebi ise teyzemin hizmet ettiği masada oturup yemek yemeyeceğimdi. Kısa süre diyorum çünkü teyzem yemek yemeyi kabul etmese de oturup konuşmaya dahil olacağını söylemişti. Tatmin olmasam da sakinlemiştim.
"Tabii ki ona iyi bakıyorsundur Jisu ama Soomin biraz haklı."diye konuşmaya dahil olunca Mingyu bey, gözlerimi teyzemden ayırıp bu sefer ona çevirdim.
"Köşkteyken bu olay tekrarlanırsa daha hızlı müdahale edebiliriz."diye konuştuğunda, başımı eğip tekrardan yemeğimle oynamaya başladım. Yiyemiyordum yine, ağzıma götürdüğüm her şey bana çok ağır geliyordu ve midem yakıyordu.
Omzumdan hissettiğim yumuşak dokunuş ile gözlerimi hemen yanımda oturan Chan'a çevirdim. Endişeyle bana bakıyordu.
"Neden yemiyorsun?"diye kısık bir sesle sorduğunda yüzümü buruşturdum ve başımı iki yana sallayıp omuzlarımı silktim.
"Yiyemiyorum, çok ağır geliyorlar."
"Minho biraz nazlı."
Duyduğum ses ile gözlerimi tekrardan Soomin hanıma çevirdim. Yapmacık bir şekilde gülümseyerek bakıyordu bana, yani ben yapmacık olduğunu düşünüyordum.
"Chan'ın yanında olması daha iyi olur."diye tekrar konuşup yemeğine geri döndüğünde gözlerimi tekrardan yanımda oturan Chan'a çevirdim. Aynı zamanda ona 'ben nazlı mıyım Chan?' bakışlarımı atıyordum. O ise sadece gülümseyip omuzlarını silkerek karşılık vermişti bana.
"Aslında yeni bir odaya da gerek yok, benimle kalabilir."diyerek gözlerini ailesine çevirdiğinde gergince bir nefes verip çatalımı tabağıma 'yanlışlıkla' vurarak masaya bıraktım ve sandalyemde arkama yaslanıp gözlerimi masada dolaştırdım. Şimdi bir sessizlik olmuştu ama ben gözlerimi insanlara çevirecek cesaret biraz zor bulmuştum.
Tek tek hepsine baktığımda tüm gözlerin üzerimde olduğunun farkındalığıyla gergince güldüm ve dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Tabağa çarptı, kusura bakmayın."dedim ve gözlerimi tekrardan tabağıma çevirdim. Bir süre sonra herkes yemeğine dönmüştü zaten. Yavaşça gözlerimi tekrardan masada gezdirdim ve Woosung bey ile göz göze geldim. Dümdüz bakışlarıyla suratıma bakıyordu. Hissettiğim rahatsızlık duygusuyla tekrardan bakışlarımı tabağıma çevirdim ve yemekten bir çatal alıp ağzıma götürdüm. Yemeği ağzımda çiğnerken sanki kendime eziyet ediyor gibi hissediyordum.
"Biz yine de ayrı bir oda ayarlarız."
"Aslında ben evime geri dönmeyi düşünüyordum. Yakında okul açılacak."dediğim şeyle dikkati yeniden üzerime toplamıştım. Herkes suratıma sanki domuzlar uçar demişim gibi bakarken dudaklarımı yalayıp gözlerimi Chan'a çevirdim.
O da bıkkın bir ifade ile bana bakıyordu. Gitmemi hiç istemiyordu aslında ama haklı olduğumu da biliyordu. Haklı olarak okuluma devam etmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I laughed a little too much
FanfictionSanırım, ben biraz fazla güldüm... Mpreg Angst.