"Bu diziyi beğendim."dedim Chan telefonunu tripottan alıp eline kurcalamaya başlarken.
"Demiştim sana beğeneceksin diye. En sevdiğim dizi bu benim. Bir bölüm daha izleyelim mi?"diye tatlı bir dille sorarak kocaman açtığı gözlerini bana çevirdiğinde kucağımda duran telefonumu alıp saate baktım. Gece yarısını geçmek üzereydi.
"Bence artık eve dönsek iyi olur. Neredeyse 5 saattir burada dizi izliyoruz. Teyzem küplere binmiştir."dediğimde yüzündeki heyecanlı gülümseme yavaşça dağılırken bakışları değişmişti. Hala eve gitmek istemiyor gibi görünüyordu. Gözlerini camdan dışarı çevirip manzarayı izledi bir süre. Yine geçen gün geldiğimiz yere gelmiştik. Sanırım burayı çok seviyordu. Sık sık geliyor gibi bir hali vardı.
"Bir bölüm daha izlesek?"diye sordu bir ihtimal bakışlarını bana çevirerek. Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı iki yana salladım. Böyle ısrar ettiğinde vicdanımla oynuyordu.
Oflayarak omuzlarını düşürdü ve gözlerini direksiyona dikti.
"Eve gitmek istemiyorum."diyerek dudaklarını büzdüğünde bende hafifçe dudaklarımı büzdüm ve başımı ona doğru eğdim.
"Sorun ne Chan, neden ailenden uzaklaşıyorsun?"diye kısık bir sesle sorduğumda başını dikleştirdi. Derin bir nefes çekti ciğerlerine ve yavaşça dışarı geri üfleyip omzularını düşürdü.
"Babamı merdivenden ben ittim. Bana çok kızgın olmalı-"
"Hayır Chan."diyerek konuşmasını böldüğümde gözlerini bana çevirdi.
"Bana asıl sebebini söyle."
"Asıl sebep bu."
"Hayır değil."diye hızlıca cevap verdim onun hızlı cevabına karşı. Bir süre sessiz kaldı ve ardından bakışlarını kaçırıp yine manzarayı izlemeye başladı. Uzun bir sessizlik oluştu arabanın içinde. Sadece nefes seslerimiz duyuluyordu. Cevap vermeyeceğini anladığımda suçluluk duygusu aklıma yayılmıştı yavaşça. Özel hayatına müdahale edemezdim. Bazen fazla abartıyordum.
"Özür-"
"Babamların kendi çocukları olacak."
Cümlem onun cümlesi ile yarıda kesilirken gözlerimi tekrardan ona çevirdim. Dışarı bakmaya devam ederken konuşmasını sürdürdü.
"Doğacak bebek, onların kendi çocuğu olacak. Benim gibi değil."
"Chan-"
"Benim Woosung babamla hiçbir bağım yok, ama yeni bebeği o doğuracak. Bu beni kızgın hissettiriyor."diyerek cümlesini bitirdiğinde elimi onun omzuna yerleştirip hafifçe sıktım.
"Ve ben babamı merdivenden ittirdim. Onların canını yaktım. Kim bilir eve gittiğimde bana neler söylecekler? Ya beni evden kovarlarsa? Nereye gideceğim o zaman?"
"Chan, yanlış düşünüyorsun."
"Yanlış mı düşüyorum? Gayette doğru. Woosung'un çocuğu değilim."
"Hayır öylesin, onun çocuğu olman için illa ki biyolojik bir bağa ihtiyacın yok. Manevi olarak, o seni oğlu görüyor. Seni o büyüttü. Bebekliğinden bu zamana kadar her anında yanındaydı, sana asla arkasını dönmedi. Seninle olabilmek için işini bile bırakmış. Hatta emin ol, babalarının arasında seni en çok seven Woosung babandır. Seni önemsiyor."dedim ve derin bir nefes alıp bakışlarımı camdan dışarı çevirdim.
"Düşünsene Chan, moda tasarımcısıydı baban. Sen doğmadan önce işine çok bağlı biri olduğunu söylüyorlar. Sana değer vermeseydi harika işini yarıda bırakır mıydı? Şahsen, ben bırakmazdım."dedim elimi göğsüme bastırıp tekrardan gözlerimi ona çevirerek. Dikkatlice beni dinliyordu. Derin bir nefes aldım ve başımı iki yana sallayarak koltukta geri yaslandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I laughed a little too much
FanfictionSanırım, ben biraz fazla güldüm... Mpreg Angst.