Jisung duyduğu melodi ile gözlerini aralamıştı. Bir süre sesi idrak etmeye çalışarak karanlık odada gezdirdi gözlerini. Yavaş yavaş jetonu düşerken yavaşça uzandığı yerde sırt üstü döndü. Hemen yanında kendisine arkası dönük bir şekilde yatan Jeongin'in sırtını izledi bir süre. Telefon çalmaya devam ediyordu ama Jeongin duyuyor ya da umursuyor gibi görünmüyordu.
Jisung yavaşça yataktan destek alıp dikleşti ve Jeongin'in yastığının yanındaki çalıp duran telefona baktı. Ekranda gördüğü isim ile hızlıca Jeongin'in üzerinden uzanıp telefonu eline alıp geri çekildi. 'Minho' yazısını okurken tüm vücuduna bir sinir dalgası yayılmıştı. Telefonu sessize aldı ve kendi yastığının altına koyup tekrardan uzandı yatağa. Şimdi Jeongin'e dönük yatıyordu. Yavaşça ona doğru kaydı yatakta ve kolunu Jeongin'in beline sarıp yüzünü onun sırtına yaslayarak gözlerini kapattı. Minho'nun her yerden çıkmasından nefret ediyordu. Minho'dan nefret ediyordu. Küçük böcek!
Minho'ya olan nefretini düşünürken istemsizce Jeongin'in beline dolanan kollarını sıkmıştı. Bu sıkılma hissi ile Jeongin gözlerini aralamıştı huzursuzca. Omzunun üzerinden arkasına sırtına yapışmış minicik kalan bedene baktı. Han ona göre saçma düşünceleri olmasa sevimli biriydi.
Yavaşça arkasına doğru dönerken Jisung hareketlenip sırtından ayrılmıştı. Jeongin sırt üstü uzandığında Jisung tekrardan ona sarılıp bu sefer başını göğüsüne yaslamıştı. Jeongin'de tek kolunu onun omzundan atıp iyice kendisine yapıştırmıştı küçük olanı.
Gözlerini kapattı Jeongin. Bir süre öylece uzandıktan sonra başlarının altında hissettikleri titreşim ile ikisi de gözlerini açmışlardı. Jisung telefonu sessize değilde titreşime almıştı.
"Senin telefonun sanırım."diye mırıldandığında Jeongin, Jisung cevap vermedi. Kendi telefonu yatağın içini bırakın, bu odada bile değildi.
"Çalar çalar susar."
Öyle olmasını umdu Jisung. Ama öyle olmadı. Telefonu inatla ard arda çalmaya devam ediyordu. Jeongin ofladı ve Jisung'u kendisinden uzaklaştırıp yataktan destek alarak dikleşti.
"Aç şu telefonu."
"Kapatır zaten Jeongin."diyerek Jisung'da dikleştiğinde Jeongin ters ters baktı ona. Sonra aniden Jisung'un yastığa uzanıp kaldırdı.
Jisung'un değilde kendi telefonunun çaldığını görünce sinirle ve şaşkınlıkla gözlerini kocaman açıp Jisung'a bakınca Jisung hızlıca üzerindeki örtüyü ittirip yataktan kalktı.
"Gel buraya nereye gidiyorsun?!"diye sinirle konuştuğunda Jeongin sesi biraz yüksek çıkmıştı.
"Bana yine öyle bakmaya başladın."dedi Jisung hızını kesmeden odanın kapısına ulaşarak. O odadan çıkınca Jeongin'de yerinden kalkıp onun peşinden çıktı.
"Nasıl bakmaya başladım?"
"Suçlayıcı."
"Suçlusun diyedir!"diye tekrardan sesini yükselttiğinde Jeongin, Jisung ondan kaçmayı kesip durdu ve hızlıca yönünü Jeongin'e döndü. O durunca Jeongin'de durdu ve hala şok içinde ona bakıyordu.
"Hallettik sanıyordum, kendi haline bırakacaktın Minho'yu."diye sorarcasına konuştuğunda Jeongin, Jisung bu sefer sinirle ayaklarını vurarak ona yaklaştı.
"Halletmedik! O bebeğin doğmasını istemiyorum!"diye heceleri bastırarak bağırdı Jisung.
"Neden?!"
"Chan ve Minho'nun bebeği olsun istemiyorum! Her şeyi unutup bir bebek sahibi olamazlar."diye bağırdı ve ellerini Jeongin'in omuzlarına koyup Jeongin'i geriye doğru ittirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I laughed a little too much
FanfictionSanırım, ben biraz fazla güldüm... Mpreg Angst.