39

768 90 71
                                    

"Neden hala uyumadın?"

Duyduğum uykulu sesle gözlerimi önümdeki listeden ayırıp yatakta yarı çıplak uzanan Chan'a çevirdim. Uyumaktan şişmiş yüzü ve tam olarak açamadığı gözleriyle bana bakıyordu. Ya da bakmaya çalışıyordu. Siyah tutamları da kabarıp kıvırcıklaşmışlardı. Çok tatlı görünüyordu işte.

"Uyku tutmadı, listeyi gözden geçiriyordum."diye kısık bir sesle konuştum ve dinlendirici gözlüklerimle birlikte masada uzanan uzun listeye çevirdim bakışlarımı. Gerçekten uzun bir listeydi. Yarısından çoğu Chan'ın simasını bile hatırlamadığı tanıdıkları, akrabalarıydı. Geri kalan az kısımda benim okuldan arkadaşlarımdı, ne kadar varsa tabii.

Benim teyzemden başka hiç tanıdığım ya da akrabam falan yoktu. Sadece teyzemin birkaç arkadaşı ve benim birkaç arkadaşım vardı işte. Onun dışında bütün konuklar Bang ailesinindi. Bu moralimi bozmuyor değildi tabii. Evliliğime şahit olacak daha fazla kişi olmasını isterdim. Mesela, annem ve babamın olmasını isterdim.

Bu düşünceyle gözlerim dolmaya başlarken başımı eğip masaya sertçe vurdum. Amacım sertçe vurmak değildi ama biraz fazla kaçmıştı ve canımı acıtmıştı haliyle. Başıma yayılan sızı ile yüzümü buruşturup hafifçe inledim. Neden bu kadar duygu yüklüydüm anlayamıyordum. Tamam, hormonlar! Anladık! Bu kadar aşırı olmak zorunda mıydı gerçekten?! Ben normalde duygusal biri bile değildim!

"İyi misin bebeğim?"diye duyduğum boğuk ses ile gözlerimi kapattım ve derin bir nefes çektim ciğerlerime. Lütfen uyumaya devam et Chan, bu duygusallığın üzerine birde sen hiç iyi gelmiyorsun.

"Uyu sen, bende birazdan geliyorum. Uykum geldi."diye yüzümü kapattığım yerden konuştum ve ardından akmaya başlayan burnumu çekerek dikleştim. Ellerimi yumruk yapıp gözlerimi kaşıdım ve kollarımı yukarı kaldırarak gerindim.

Chan'ın uyku dolu kıkırtısını duyunca gözlerimi ona doğru çevirdim tekrardan.

"Gel, kollarıma gel."diyerek kollarını bana açtığında gülümsedim ve sandalyemi geriye ittirerek masadan uzaklaştım. Sandalyeden ve masadan destek alıp yavaşça ayağa kalktım. Karnım büyüdükçe hareket etmekte bir o kadar zorlaşıyordu artık.

Paytak adımlarla yatakta uzanan sevgilime doğru ilerlerken dinlendirici gözlüklerimi çıkardım. Gözlükleri komidine bıraktıktan sonra yavaşça yatağa tırmandım ve Chan'a doğru yuvarlanıp kollarının arasındaki yerimi aldım. Sırtım göğüsüme yaslanırken o bana arkamdan sarılıp çenesini omzuma yaslamıştı.

"Sevgilim benim."diye mırıldandı kulağıma doğru ve derin bir nefes alıp iyice kendisine bastırdı beni.

"Güzelim..."dedi ve bu sefer kulağımın altına kısaca dudaklarını bastırdı.

"Ne var senin kafanda, hım?"

"Hiç."dedim kısaca ve  gözlerimi boşluğa dikip derin bir iç çektim.

"Bu neydi o zaman?"

"Ne neydi?"

"O iç çekiş neydi?"diye ısrarla sorduğunda derin bir nefes aldım.

"Canım sıkıldı biraz."dedim ve omuzlarımı silktim.

"Hala vazgeçebiliriz, seni yormak istemiyorum gerçekten."

"Yok, ondan değil."diyerek sözünü böldüm onun. Bir süre sessiz kaldıktan sonra tekrardan derin bir nefes alıp devam ettim cümlelerime.

"Çok yalnız hissettim birden. Hiç kimsem yokmuş gibi."dediğimde o da derin bir nefes aldı ve etrafıma çevrili olan kollarını biraz daha sıktı.

I laughed a little too muchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin