Yanımda hissettiğim kıpırtı ile gözlerimi hafifçe araladım. Tabiri caizse bana kıçını dönen Chan'a kısa bir bakış attıktan sonra bende ona kıçımı döndüm ve kalçamla onu bilerek duvara doğru ittirdim. Öyle bir dönmüştü ki tüm uykumu sikmişti bir dönüşüyle. Gece boyunca da üzerimden örtüyü çekip durmuştu. Neden buna uyupta gitmediysem teyzemin yanına, paşalar gibi uyuyor olurdum şimdi.
Heralde biraz fazla ittirmiş bulunmuştum ki, kafasını duvara çarpmıştı ve güm diye bir ses tüm odaya yayılmıştı. Yani bu benim suçum değil, kuvvetli olmak kesinlikle benim suçum değil.
"Ah!"diye inlediğini duyunca gözlerimi açıp başımı geriye çevirecek ona baktım. Elini alnına bastırmış başını geriye doğru çekmişti ve yüzü acıdan dolayı buruşuk duruyordu. Bir iki saniye ona baktıktan sonra tekrardan önüme dönüp uykuma kaldığı yerden devam etmeye çalıştım. Bakınız, çalıştım diyorum. Chan bey gece gece rahat vermediği gibi sabah sabahta uyumama izin vermemişti tabii.
"Öküz müsün be?! Ne biçim dönüyorsun! Bi uyutmadın!"diye uyku sersemi bir şekilde söylendiğinde gözlerimi tekrardan açıp dirseklerimin üzerinde dikleştim ve içlerinden uyku akan gözlerimle ona baktım.
"Seni gebertirim çocuk."diye bolca tehdit barındıran bir ses tonuyla konuştuğumda, gözlerini araladı ve eli hala alnında dururken bana baktı. Artık uykusuzluktan ne kadar tiksinç görünüyorsam iki saniyeliğine suratında bir ekşime oldu ama hemen toparladı ve elini alnında çekip o da dikleşip oturur vaziyete geldi.
"Niyeymiş?"
"Sayende gözüme bi gram uyku girmedi de ondan! Hayatımda senin kadar hareketli uyuyan insan görmedim!"
"Ben biraz dağınık uyurum."
"Bu dağınık uyumak değil, benimle kavga ettin resmen. Oysa ne güzel girmiştik yatağa."diye sonlara doğru kısılan sesimle konuştum ve tekrardan yatağa uzanıp ona arkamı döndüm.
Bir süre sessizlik olduktan sonra tekrardan hareket ettiğini hissettim. Bana doğru yaklaştı ve ardından omzumda bir baskı oluştu. Gözlerimi araladım ve göz ucuyla baktım ona. Çenesini omzuma yaslamıştı ve gözlerini kapatmıştı. Hafifçe gülümsedim ve bende gözlerimi geri kapattım. Sadece biraz daha uyumak istiyordum hepsi bu. Gerçi, bu gün haftasonuydu, dilediğimce uyuyabilirdim.
"Yatak küçük, ondan böyle oldu. Yoksa hiç rahatsız etmezdim."diye kulağımın dibinde konuştuğunda, gözlerimi açmadan cevap verdim ona.
"Bir dahakine senin yatağını kullanırız."
Bu farkına varmadan söylediğim bir cümleydi. Farkına biraz geç vardım tabii.
"Bir dahaki seferi olacak mı?"diye sorarak çenesini omzumdan çektiğinde dikleştiğini anladım ve gözlerimi açıp başımı hafifçe çevirerek ona baktım. Gözlerini kocaman açmış şaşkınca bana bakıyordu. Tam o anda farkına vardım işte. Boğazımda oluşan sertliği yutkunarak gidermeye çalışırken bende kocaman gözlerimle ona bakıyordum. İkimizde saf gibi bakıyorduk birbirimize.
"Minho! Uyan yavrum kahvaltı hazırladım sana!"diye uzaktan gelen bağırma sesinden sonra odamın kapısının açılmasıyla bu sefer ikimizde odanın kapısına dönmüştük.
"Bang'ların kafasından ateş çıkıyor yine. Geç kalıp sinirlendirmeyelim bizde daha çok, küçük bey eve dönme-miş-"
Teyzem boynuna sarmaya çalıştığı fular ile odaya girmiş ve girdiği gibi de donup kalmıştı. Tabii, Chan ve beni aynı yatakta görmeyi planlamıyordu herhalde.
Donup kalmış bir şekilde her ikimize de baktıktan sonra gergince bir gülümseme oluştu yüzünde.
"Küçük beyde mi buradaymış?"diye afallayarak konuştu teyzem ve gülümsemesini daha da genişletti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I laughed a little too much
FanfictionSanırım, ben biraz fazla güldüm... Mpreg Angst.