35

664 92 40
                                    

"Hyunjin, bak şu telefona!"diye bağırarak kendisine yılışmış olan sevgilisini sinirle ittirdi Felix. Saat gecenin bilmem kaçıydı ve ikisi de derin uykularındalardı ama Hyunjin'im telefonu susmak bilmemişti. Birkaç defa ard arda çalınca telefon Felix sinirlenmeye başlamıştı.

Hyunjin gözlerini zorlukla aralarken kollarını Felix'ten ayırdı ve arkasında kalan komidinin üzerindeki telefonuna baktı. Rahatsız edici ses devam ederken yataktan destek alıp dikleşti ve uzanıp telefonu eline aldı. Minho'nun ismini görünce ofladı ve hızlıca telefonu açıp tekrardan yatağa uzanarak telefonu kulağına yasladı.

"Efendim."dedi uykulu bir sesle tekrardan gözlerini kapatırken. Karşı tarafın ağlayan sesini duyunca gözlerini kapattığı gibi açmıştı hızlıca.

"Ne oldu?"

"Hyunjin bir şey oluyor! Anlamıyorum! Ne yapıcam bilmiyorum! Jeongin evde yok!"diye karşı tarafın bağırarak ağlayan sesini duyunca hızlıca yataktan destek alıp dikleşti. Onunla birlikte Felix'te şaşkınca uzandığı yerden kalkıp Hyunjin'i izlemeye başladı.

"Minho, sakin ol. Sakince ne olduğu anlat bana."diye sakin bir ses tonuyla konuştuğunda Hyunjin, Minho hızlı hızlı nefesler alıp verirken sakinleşmeye çalışıyordu.

"Karnım çok ağrıyor, içi parçalanıyor sanki. Çok kötüyüm Hyunjin! Ayağa kalkamıyorum bile!"diye nefes nefese konuştuğunda Minho, Hyunjin üzerindeki örtüyü kenara ittirip yataktan kalktı. Telefonu kulağı ve omzunun arasına sıkıştırırken hırkasını alıp hemen üzerine geçirmişti.

"Tamam. Ben geliyorum. Sakin ol tamam mı? Oturduğun yerden kalkma."

"Sana kapıyı nasıl açacağım?"diye ağlayarak saçma bir soru sorduğunda Minho, Hyunjin normalde olsa ona kızardı.

"Gerekirse camdan tırmanırım. Kalkma sen yerinden geliyorum."diye konuşurken Hyunjin, Felix'te onun peşinde telaşla dolaşıyordu.

"Ne olmuş Hyunjin?"diye sordu Felix, Hyunjin telefonu kapatıp cebine sokarken.

"Fenalaşmış sanırım. Ağrısı varmış. Gidip bi bakayım."

"Bende geleyim bekle."

"Sen yat uyu aşkım. Sabah eve döneceksin."diye konuşurken Hyunjin, Felix çoktan ayakkabılarını giymişti bile.

"Olmaz, ben uyuyamam zaten. Geleyim bende."diye konuşarak hızlıca dairenin kapısını açıp kendisini dışarı atmıştı. Hyunjin'den, hatta Minho'dan bile daha çok telaşlanmıştı. Hyunjin onu reddedemeden onun peşinden çıkmıştı daireden.

Onlar alelacele arabaya binip Minho'nun evine doğru yola çıkarken, Minho yatağında oturarak ecel terleri döküyordu. Aniden karnına saplanan sancılarla altındaki çarşafı sıkarken sesli bir şekilde inlemişti. Evde yalnız olması çok kötü olmuştu.

Hyunjin'i aramadan önce Jeongin'e ulaşmaya çalışmıştı. O zaman sancıları bu kadar ağrılı değildi. Hatta idare bile ediyordu. Ama Jeongin'e ulaşamadıkça sancıları daha şiddetli bir hal almıştı sanki. Hyunjin'i aramayı akıl edene kadar acı çekip durmuştu.

Şimdiye ter içinde arkadaşının gelip canını kurtarmasını bekliyordu.

Birkaç dakika sonra zilin çaldığını duyunca çarşafı parmaklarıyla sıkıca tuttu ve kendisini dikleştirdi zorlukla. Zorda olsa ayağa kalkmayı bir şekilde başardı ve odasından çıkıp daire kapısına doğru ilerledi. Kapıyı açtığında Hyunjin telaşla içeri girmişti. Onun ardından da Felix.

"Felix?"diye şaşkınca konuştu Minho ellerini kasıklarına bastırarak. Felix hızlıca içeri girip Minho için bir ceket alırken Hyunjin Minho'yu kucaklamıştı.

I laughed a little too muchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin