"-sonra da bayan Bang Minho'ya tokat attı. Ama görmeniz lazımdı, kıpkırmızı oldu suratı. Şu okulda Minho'ya o kadar eziyet ettik ama o kadar utanmamıştır hiç."
Sınıfta herkesin kahkahası yayılırken defterimi karalamaya devam ediyordum. Herhalde tek gülmeye benimdir diyerekten gözlerimi sınıfta dolaştırdım. Yanılmışım, benimle birlikte Chan ve Hyunjin'de gülmüyordu. Chan'ı biraz anlamlandırabilsem de, kardeşi hunharca gülerken Hyunjin'in gülmemesi biraz hayrete düşürmüştü beni.
"Sonra ne oldu?"diye yükselen ses ile gözlerimi Yeji'ye çevirdim. Keyifle kırmızı saçlarıyla oynayarak dinliyordu Jisung'un anlattıklarını. Orospu.
"Sonrası, sonra pek bir şey olmadı. Minho ağlayarak çıktı evde."
"Ne? Minho ağladı mı? Katiyen inanmam."dedi Changbin gözlerini kocaman açıp başını iki yana sallayarak. Gergince derin bir nefes verdim ve gözlerimi onlardan ayırdım. Jisung anlatmaya devam ederken onlara kulaklarımı kapatmaya çalıştım. Ama çok zordu. Bağıra bağıra konuşmasalardı bari!
"Minho!"
Tüm sınıfı dolduran bağırış sesiyle herkesin sesi kesilmişti. Şimdi hepimiz kapıdan içeri giren Felix'e bakıyorduk.
"Mesajlarıma neden bakmıyorsun? Sana önemli şeyler anlattım!"diye sinirle konuştu ve sıraların arasından dolaşıp benim yanıma iyice yaklaştı. Bende o yaklaştıkça hızlanan kalbimi durdurmaya çalışıyordum. Yanaklarım saçma bir şekilde ısınmaya başlarken kulaklarımın kızardığına emin olabiliyordum. Yine aynı şeyleri hisseden tek kişi değilim. Felix bana yaklaşmayı keserek durup ön sıramda oturan Hyunjin ve Yeji'ye baktığında gözlerimi refleks olarak ön sıramdakilere çevirdim.
Yeji normal bir şekilde Felix'e selam verirken, Hyunjin hiçte öyle görünmüyordu. Göğsümün ortasına yerlen koca alev topu ile nefesimin boğazımda tıkandığını hissettim. Suratım şimdi daha çok sinirden alev içinde kalırken Felix ve Hyunjin'in bariz bir şekilde karşımsa flört etmesine nasıl bir tepki vereceğimi bilemiyordum.
"Sende benim mesajlarıma bakmıyorsun."dedi Hyunjin dudaklarını büzerek.
"Uyanmama yardım et derken, bana defalarsa mesaj at demek istememiştim. Engelledim seni sabah sinirden."dedi Felix gülerek ve cebinden telefonunu çıkartıp tahminimce Hyunjin'in engelini kaldırdı.
Daha fazla dinleyemedim. Gözlerimi kaçırıp başımı başka bir yöne çevirdim. Onları izledikçe midem kasılıyordu. Kusacak gibi hissediyordum. Bir süre sonra gözlerim bana en uzakta oturan Chan'ın gözleri ile buluştu. Tuhaf bakıyordu. Felix'e karşı değişik şeyler hissettiğimi anlamış mıydı acaba? Çok mu belli ediyordum?
O gece sarıldıktan sonra, bir anda aklı başına gelmiş gibi geri kaçmıştı. Bir süre bana baktıktan sonra beni orada ağlarken bırakmıştı. Şimdi de benden en uzak köşede oturuyordu yine. Yine yalnız oturuyordum, fazla erken sevinmiştim galiba. Hemde onun için tokat yedikten sonra benden uzaklaşması biraz sinirimi bozmuştu.
Aniden hissettiğim sinir duygusu ile gözlerimi devirip onun bakışlarından kaçırdım. Hızlıca yerimden kalkıp sınıfın kapısına doğru yöneldim. Önümde dikilen Felix'e de çarpmış bulunmuştum. Ondan özür bile dilemeden hızlıca sınıftan çıkarken çoğu kişinin gözleri beni takip ediyordu.
Sonunda kendimi bahçeye attığımda başımı gökyüzüne kaldırıp derin bir nefes çektim ciğerlerime. Burnumun ucuna düşen ıslaklık ile başımı geri indirdim ve parmağımın ucuyla ıslaklığı sildim. Başımı tekrardan gükyüzüne kaldırmama kalmadan bardaktan boşalırcasına yağmur yağmaya başlamıştı. Okulun merdivenlerini çıkana kadar sudan çıkmış balığa dönmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I laughed a little too much
FanfictionSanırım, ben biraz fazla güldüm... Mpreg Angst.